Bilgi toplumların en önemli serveti olduğuna göre, eğitim politikaları büyük önem taşıyor. Toplumsal sorunların temelinde hep eğitimsizlik yatmıyor mu? İşte bu hedefle Prof. Üstün Ergüder liderliğinde dört kuruluş Eğitim Reformu Girişimini başlatmış (Sabancı Üniversitesi, Çocuk Eğitim Vakfı, Açık Toplum Enstitüsü ve Özel Okullar Birliği Derneği). Çalışma geçtiğimiz ay Can Fuat Gürlesel tarafından yayımlandı. Krizin aynı zamanda bir fırsat anlamına geldiğini biliyoruz. Ancak Türkiye krizler dışında da fırsatlar aramalı. Özellikle ABye girebilmek için. Türkiyenin nüfusunun genç ve büyük olması bir avantaj değil. Bunun avantaj olabilmesi için bu nüfusun eğitimli olması gerekiyor. Çalışma birçok önemli bulguları içeriyor. Çalışmada önce nüfus ve yapısı inceleniyor. Çünkü bir eğitim planlaması ancak gelecekteki nüfusa göre, yani ihtiyaçlara göre yapılabilir. Birincisi, Türkiyede nüfus artışı beklenenin üzerinde yavaşlıyor. Bu olumlu. Böylece şu anda 70 milyonu aşan nüfus 2050de sabitlenecek. 2025te 90 milyona yaklaşacak olan Türkiye nüfusu 2050de 100 milyonda kalacak. Ve her 5 Avrupalıdan biri de Türk olacak. İkinci önemli konu, çocukların oranının (0-14 yaş) azalıp (son yirmi yılda yüzde 42den yüzde 26ye inmesi), yetişkinlerin oranının artması. Üçüncü konu da nüfusun hala üçte birinin kırsalda yaşaması.Bazı çarpıcı verileri yansıtmakta yarar var: 2000 yılında 25 yaş üstü grubun yüzde 17si okuma yazma bilmiyormuş. Öte yandan okuma yazma bilip de diplomasız olan bir yüzde 6 daha eklendiğinde yüzde 23 ediyor!! Elbette 25 yaş altı grupta okullaşma hızla artıyor, ama ancak yıllar sonra nüfusun eğitimsiz oranı düşmüş olacak. 2050de 100 milyon nüfus Malum Avrupanın yaşlı bir nüfusu var ve giderek de küçülüyor. 25 yıl sonra ABde 20-44 yaş grubundaki 165 milyon nüfus 136 milyona düşecek. Ortaya çıkan bu açığı Türkiye doldurabilir. İşin fırsat tarafı da bu. Tabii unutulmaması gereken, bu azalan 30 milyonun gayet eğitimli bir nüfus olması. Dolayısıyla Türkiyenin AB için bir fırsat olabilmesi için 2050ye kadar artacak olan nüfusunu sürekli eğitmesi ve niteliğini yükseltmesi gerekiyor.Yapılması gereken ilk iş, ABnin azalacak olan işgücünün niteliklerinin ve alanlarının doğru saptanması. Önümüzde çok zaman da kalmadı. Tam üyelik süreci içinde bu işgücünün bir an önce yaratılması gerekiyor. Bu yaratıldığında, AB içinde Türkiyeye karşı getirilen serbest dolaşım kısıtlaması da kalkabilir.Yapılması gerekenler de üç aşağı beş yukarı belli. Elbette okullaşma oranı yaygınlaştırılmalı. Kızların okuma oranı yükseltilmeli. Hatta temel eğitim 8 yıldan 12 yıla çıkarılmalı. Temel eğitime kamunun daha fazla kaynak ayırması için de yükseköğretimde giderek mali özerklik tanınmalıdır. Yükseköğretimde kontenjanlar düşürülmeli, artık niceliğe değil, niteliğe yatırım yapılmalıdır. Ancak tüm bunları yaparken 2025 yılı itibariyle eğitim çağındaki Türkiye nüfusunun azalmaya başlayacağı da göz ardı edilmemeli. Yani gereksiz yatırımlardan da kaçınılmalı. Tekrarlayalım, ABye girmenin temel yolu eğitim reformundan geçiyor. En önemli fırsat budur. hgunes@milliyet.com.tr Avrupa 30 milyon azalacak