Milli gelir rakamları bu yılın ilk yarısında iç talebin geçen yıla göre daha da canlı olduğunu gösteriyor. Bunu hem yatırım rakamlarından, hem de kamu ve özel kesim tüketim rakamlarından görebiliyoruz. Bu denli iç taleple elde edilen yüksek bir büyüme performansının maliyeti ise hızla artan ithalat oluyor. İthalat yılın ilk 7 ayında geçen yıla göre yüzde 21 artmış. Oysa ihracat sadece yüzde 13 artmış. Ve tabii sonunda da 21 milyar dolarlık cari açık oluşmuş. Böyle devam ederse yıl sonunda rahatlıkla açık 35 milyar doları bulabilir. Yani durum vahim. Önceki gün açıklanan büyüme rakamlarının ardından dün basında oldukça olumlu yorumlar vardı. Anlaşılan ilk yarıda milli gelirin yüzde 7.5 büyümesi kamuoyunu bir hayli sevindirmiş. Gerçekten de büyüme olgusunu olumsuz olarak nitelemek kolay değil. Buna rağmen, elde edilen büyümenin ciddi maliyetleri var. Bu maliyetlerin uzun vadede ciddi sorunlar yaratacağı da ortada. Çözümlerden biri iç talebin kısılması. Bu cari işlemler dengesini bir miktar düzeltebilir. Ancak bu kez de büyüme düşebilir. Üstelik, işsizliğin bu denli yüksek, AB sürecinin de önümüzde olduğu bir dönemde büyümeden fedakârlıkta bulunmak hiç de kolay olmaz. Yani iki ucu pis bir değnekle karşı karşıyayız. Diğer bir çözüm, döviz kurunun yükseltilmesi. Böylece ortaya çıkan dış taleple ekonomi büyüyebilir. Ancak bunun da bir sakıncası var. O da enflasyon. Kur yükseldi mi, enflasyonist beklentiler de yükseliyor. Mesela faizler fırlıyor. Bu nedenle bazı meslektaşlarımız faizi düşürerek kuru yükseltelim istiyor. Tabii bu durumda iç talep büsbütün körüklenmiş olacak ve enflasyon daha da vahim bir sorun haline gelmiş olacak. Üstelik son beş yıldır elde ettiklerimizin tümü çöpe gidecek.Yani içinde bulunduğumuz durumun kolay, ya da çabuk bir çözümü yok. Biz bu nedenle melez çözümü savunuyoruz. İç talep mutlaka kısılmalı. Ama aynı zamanda da dış talebin canlandırılması için kurun düzeyi değişmeli. Böylece hem ithalat düşecek, hem de ihracat artacak. İhracat arttıkça bunun büyüme ve istihdama olumlu etkisi olacak, çünkü ekonomi içinde üretim bileşimi değişecek. İhracat için daha az ithalat yapılacak, daha fazla yerli girdi kullanılacak. İç talep sorunu İç talebin tek başına para politikasıyla frenlenebileceği bekleniyor. Oysa bu olanaklı değil. Mutlaka maliye politikasının bu talep daralma operasyonuna katılması gerekiyor. Ve şu andaki bütçe yapısı buna olanak veriyor. Çünkü ilk 6 ayda kamu tüketimi harcaması yüzde 13.5 artmış. Oysa özel kesimde bile bu artış çok daha sınırlı.Yaza girerken oluşan kur hareketinin ne denli yararlı olduğu ortada. Ama birkaç ay sonra yine bir başka hareketle TL'nin değer yitirmesini sağlamak gerekiyor. Ancak bu politikayı başarabilmek için Merkez Bankası çok ani hareket ederse enflasyon beklentilerini azdırabilir. Mutlaka talep daralması sağlanmaya başladıktan sonra bu politika kademeli olarak gerçekleştirilmelidir.Böylesi bir melez politikayla büyüme ilk aşamada yavaşlasa bile, orta ve uzun vadede kalıcı ve sürdürülebilir bir nitelik kazanır. Üstelik işsizliğin de daha hızlı azalması mümkün olur. hgunes@milliyet.com.tr Daha sıkı mali disiplin