Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dün şubat ayında giriş-çıkış yapan ziyaretçi sayısı yayımlandı. Bu verilere göre ülkeye giren yabancı ziyaretçi sayısında yüzde 10'dan fazla azalış görülüyor. Dış ticaret açığının bir kısmını turizmle kapattığımız malum. Üstelik, uzun vadede turizm konusunda beklentilerimiz yüksek. Gerçekten bazı sorunlar gözleniyorsa, bununla mutlaka ilgilenmek gerekiyor. Çünkü bu gidişle turizmle dış ticaret açığını daha zor kapatacağımız anlaşılıyor. Önceki hafta Başbakan Erdoğan'ı TOBB başkanlığında ziyaret eden bir başka heyet de turizmcilerdi. Ziyarette tekstil gibi, bu sektör de dünyayla rekabet etmekte zorlandığını, KDV indiriminin şart olduğunu belirtiyordu. Dün TÜİK şubat ayının verilerini açıkladığında anladık ki, meğer turizmde de sorunlar var. Kuşkusuz bu veriler sadece bir aylık. Üstelik şubat ayı turizmin sığ olduğu bir aydır. Bu nedenle bir aylık veri üzerinden abartılı bir yoruma gitmek doğru olmaz. Küçük bir değişiklik o ayın gelişmelerini etkileyebilir. Aklımıza kuş gribi, İran ile ABD arasındaki nükleer silahlanmaya ilişkin gerginlik ve karikatür krizinin Müslüman ülkelere yönelik tepki yaratması gibi etmenler geliyor.Ziyaretçilerin ülkelerine baktığımızda OECD ülkelerinden gelen ziyaretçilerde yüzde 25'e yakın bir azalma gözleniyor. Oysa BDT, Asya ve Amerika ülkelerinden gelenlerde pek bir azalma yok. Gelen turist sayısında hâlâ OECD ülkeleri önde geliyor. Özellikle de Almanya. Bu da bize OECD dışında fiyat dezavantajının sürdüğünü, ancak Avrupalı operatörlerin tutum değişikliğine girme olasılığını gösteriyor. BDT'den gelen ziyaretçiler daha ucuz yerlerde kalarak (Avrupa'dan gelenlere göre yüzde 10) daha az para harcıyor. Ancak Amerika veya Afrika ülkelerinden gelen ziyaretçiler Avrupalılara göre neredeyse 2 kat daha fazla para harcıyor. Öte yandan OECD ülkelerinden gelenler daha yüksek gelir düzeyinden gelse de, operatörlerin pazarlıklarıyla fiyatlar iyiden iyiye düşüyor ve pek bir fark kalmıyor. Geçici bir durum mu? Turizmi baltalayan kur mu? Yani, diğer sektörlerde olduğu gibi, değerli TL Türkiye'yi pahalı hale mi getiriyor? Yoksa şubat ayındaki olağandışı gelişmeler mi? Yani bu durum geçici mi? Yoksa Avrupalı egemen operatörlerin son numarasıyla mı karşı karşıyayız? Hepsinin biraz rolü olabilir. Turizmde kur nedeniyle kârların düştüğüne kuşku yok. Zaten fiyatlar inanılmaz düzeyde düşük. Bununla beraber, kuş gribinin, ya da karikatür krizinin yarattığı olumsuz etkiyi vergi indirimleriyle ortadan kaldırmak, yahut her sıkışanın KDV indirimi isteğiyle tepinmesi çok yanlış. Geçen yıl turizmden 18 milyar dolar kazanan ve dış ticaret açığının yarısını kapatan (üstteki grafikte görülüyor) Türkiye'nin bu yıl 20 milyar doları aşması zorlaşsa da, şimdiden karamsarlık yanlış. Üstelik yanlış tedbir almak, bir yanlışın ortadan kalkmasından daha kötü olabilir. Turizm KDV indirimiyle değil, başka tedbirlerle yeniden hızlanacaktır. Çözüm nerede? hgunes@milliyet.com.tr