Tarımsal üretim konusunda son yıllarda epeyce şey söylenir oldu. Türkiye artık kendi kendine yeterli olamıyor. Gıdada ithalatçı olmaya başladık. Her yıl olmasa da buğdayda ithalat yaptığımız oluyor. İkincisi, tarımda verimliliğin çok düşük olduğunu biliyoruz, ama gereğini yapmıyoruz. Yapamıyoruz. Zor geliyor. Büyük çiftçiler hariç verimlilik çok yavaş gelişiyor. Üçüncüsü, giderek tarımda boş araziler artıyor. Göç hızlanıyor.
Nihayet tarımsal katma değerin milli gelir içindeki payı sadece yüzde 7-8’ye düşmüş durumda. Bu da çok önemli bir sorun yaratıyor. İşsizlik hızla gelişiyor. Pahalıya besleniyoruz. Köylü yoksullaşıyor. Buna bağlı olarak diğer sorunlar da (bölücü terör dahil) hızla gelişiyor.
Oysa son yıllarda ortaya çıkan küresel ısınma ve kuraklık tarımı daha değerli hale getiriyor. Örneğin, fiyatlar hızla yükseliyor. Devlet de konuyla ilgilenmeye başladı. Başladı diyoruz çünkü geçen hafta TÜİK ilk defa tarımla ilgili tahminlerini ayrıntılı olarak yayımladı. Yayın içinde tarım üç parçada inceleniyor. Birincisi, tarla ürünleri. İkincisi, meyveler. Üçüncüsü de sebzeler.
Tarla ürünlerinin yüzde 55-57’si tahıldan oluşuyor. 2008 yılında buğday rekoltesinde yüzde 3,4’lük bir artış bekleniyor. Tabii bu çok düşük. Üstelik geçen yıl büyük bir kıtlık yaşandığı için bu verinin baz etkisi gözleniyor.
Mısırda ve çeltikte artış gözlense de arpada çok ciddi bir düşüş bekleniyor. Patates ve baklagillerde (tarla ürünlerinin yüzde 10’u) de benzer düşüşler bekleniyor. Özellikle kırmızı mercimekte üretim neredeyse yarıya inmiş durumda. Öte yandan, ayçiçeği gibi yağlı tohumlarda bu yıl herhangi bir sıkıntı gözlenmiyor. Aksine, dikkate değer artışlar bekleniyor. Tütünde üretimin yüzde 34 artması beklense de asıl dikkat çeken artış şekerpancarında, yüzde 23. Çünkü pancar tarla ürünlerinin yüzde 25-30’unu oluşturuyor. Bu da belli bölgelerde (Çukurova ve Sakarya) çiftçilik yapan çiftçiyi sevindirecek görünüyor.
Kısacası, bu yıl tarla ürünlerinde yüzde 5’lik bir artış bekleniyor. Bu da kısmen buğdaydan (yüzde 3.4), kısmen de pancardan (yüzde 23) kaynaklanıyor. Peki, bu artışlar çiftçiyi ne denli sevindiriyor?
Hemen belirtelim: Bu artışlar geçen yılın çöküntüsünü ancak telafi ediyor. Çiftçi son 10 yılda gözle görülür bir ürün artışı sağlayabilmiş değil. Kaldı ki tarımda fiyatlar sadece son iki yıldır yükseliyor. Maliyetler ise çok daha önceden ve çok daha hızlı artıyor. Mazot malum, tohumluk ve gübrenin fiyatı ise el yakıyor.
İşte bu nedenle bu gelişmeler çiftçiyi sevindirmiyor. Göç olağanüstü hızıyla sürüyor. Üstelik unutmayalım, tarımda çalışan nüfusun artış hızı (göç hariç) son 10 yılın tarımsal üretim artışının üstünde.