Birkaç ay önce eski bir öğrencim, fakat şimdi değerli bir meslektaşım, olan Dr. Sadullah Çelik, bu yıl Sydney’de toplanacak olan Hesaplanabilir Ekonomi Konferansı için (Computational Economics Society) hazırladığımız çalışmayı sunmaya gidemeyeceğini belirtti.
Sadullah şu ara üç küçük bebekle evde tam bir kriz yaşıyor. Bu durumda dünyanın belki en güzel kentine gidip sunumu yapma külfeti bana düştü!
Tek sorun, yolda duracağım Hong Kong’da yaz, ama Sydney’de kış olmasıydı. Bavula hem kışlık hem de yazlık koymak zorundaydım. Neyse ki Sydney’de hava çok soğuk değildi. Durumu idare ettik.
Konferans Çin mahallesinin dibindeki Sydney Teknoloji Üniversitesi’ndeydi. Yer ayırttıkları otel de çok yakındaydı. Sydney’de her milletten insan var, ama Çinliler en kalabalık olanı. Hong Kong’dan sonra Çinlilerden yine uzak kalmadık diyebiliriz!
Genel denge
Konferansı kısaca özetleyeyim: Dünyanın her yerinden 250 kadar ekonomist gelmiş. Bu kadar uzak bir noktaya bu kadar katılım olması önemliydi.
Çoğunluk gençlerden oluşuyordu. Sunumların matematik ve teknik ağırlığı yüksekti. Konferansın en revaçta konusu ise dinamik stokastik genel denge konularıydı. Türkiye’den başka katılımcı olmasa da, başka ülkelerden gelmiş üç Türk vardı.
Bir İstanbullu için doğal güzellik olarak ne varsa, Sydney’de fazlasıyla olduğunu gördük. Gerçi tarih yok, kültürel varlık da sınırlı.
Ama yaşam tarzı olarak eşsiz bir kent Sydney. Denizin temizliğine, limanın güzelliğine ve köprülerin yarattığı manzaraya hayran kalmamak olanaksız.
İstanbul’u balık kenti olarak tanırız. Oysa İstanbul’un üçte biri kadar nüfusa sahip olan Sydney’in balık pazarı güney yarımkürenin en büyüğü. Her gün 65 ton balık alınıp satılıyor. Yani her Sydneyliye günde neredeyse 200 gram balık düşüyor. Aynı miktarda balık tüketimi için İstanbul’daki balık haline her gün 2000 ton balık girmesi gerek. Durumu anlayın.
Balığın cenneti
Sydney’de ben Nick’s Fish restoranına gittim. Jordon veya Zaafran da eşdeğer lokantalar. Bu kentte Çin yemeklerinin envai çeşidi var. Ancak Sydney’in en seçkin lokantası Tetsuya isimli bir Japon lokantası. Michelin yıldızı alabilmiş. George Street’in limana yakın Kayalıklar denen bölgesinde ise birçok şirin balık yahut İtalyan lokantası var.
Avustralya’da opal denilen çok renkli taşlar satılıyor. Renkleri çeşitli fosillerden kaynaklanıyor...
Tabii bu ülkeye gidip de bumeranga ilgi göstermemek olmazdı. Atmayı bile denedik. Fakat geri gelmedi. Çünkü biz atmayı bilemedik. Ancak her bumerang atıldığında zaten geri gelmiyor. Bunlar aslında av aletleri.
Kangurulara gelince... Bu hayvanın derisini ve gerisini epeyce kullanıyorlar. Ama en çok resminin olduğu her türlü süs eşyasını. Ben asıl bu kıtanın sahipleri olan Aborjinleri görmek istedim. Fakat onlar da artık topluma karışmışlar. Sadece bazı sanat eserleri ayrıca satılıyor.
Sydney’den dönerken yine Hong Kong’da kalmak zorundaydım. Ama en büyük hatam bu değildi. Gitmişken Avustralya’da daha uzun kalmalıydım. Yazık bu yaşıma dek, dünyanın o köşesindeki cenneti atlamışım.