Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Fischer’i ilk kez 1994 yılında Washington’da özel bir yemekte tanımıştım. O yemekte, toprağı bol olsun, yakın arkadaşı Michael Bruno da vardı. Babacan kişiliği ile Bruno dikkat çekerken, Fischer ise daha mesafeli bir kişilik izlenimi vermişti. Bruno Dünya Bankası Başkan Yardımcısı ve Başekonomistiyken, Fischer de IMF’de eşdeğer görevdeydi.
Fischer, Güney Afrika kökenli, ancak Amerikan vatandaşı olmuş bir ekonomist. IMF’den önce Dünya Bankası’nda başekonomistlik yapmıştı. Önceleri dünyanın belki en iyi ekonomi bölümü olan MIT’de (Massachusetts Institute of Technology) ders veriyordu.
Fischer genç yaşlarda önemli yapıtları başarmış bir bilim adamı. Derviş’le aynı okuldan mezun: İngiltere’deki meşhur London School of Economics. Şimdi 57 yaşında. Yapıtlarında Keynesyen (ekonomide merkezsol) diye nitelebilinen çizgiler taşır. 1977 yılında yazdığı (Journal of Political Economy) rasyonel beklentilerde uzun vadeli kontratların oluştuduğu fiyat katılıkları (yani fiyatların düşmeme durumu) varsayımında optimal (en uygun) para politikasına ilişkin makalesi çok sükse yapmıştı. Şimdi bu yapıt temel referans haline geldi.
Ekonomi öğrencileri Fischer’i MIT’den arkadaşı Prof. Rudiger Dornbusch ile hazırladıkları temel makroekonomi kitabından tanır. Türkiye’de 1985 yılında bu kitabı Marmara Üniversitesinde okutmaya başladığımızda dünyanın çoğu üniversitesinde çoktan öğretiliyordu. Doktora öğrencileri için Fransız kökenli Olivier Blanchard ile hazırladıkları kitap ise (Lectures on Macroeconomics) onun ne denli yüksek düzeyde bir ekonomi teknisyeni olduğunu gösterir.
Fischer uzun süredir uluslararası bürokratlık yapıyor. Karizması ve ekonomi bilgisiyle IMF’nin neredeyse asıl başkanı oldu. Sonbaharda artık ayrılıyor. Birçok ülkedeki istikrar programlarının mimarlığını üstlenmişti. Ancak kontrollü kur sistemlerine sahip çoğu Güney Doğu Asya ülkesi 1996 yılında sıcak paranın ani çıkışıyla krize girince, IMF’yle birlikte hayli kredibilite yitirmişti. 2000 aralığında yazdığı bir makalede dünyada sabit kur sistemlerinin krizle sonuçlandığını, Türkiye’nin de "izlenmekte" olduğunu yazmıştı. Geçenlerde bu makale bir başka dergide (Journal of Economic Perspectives, 2001 Bahar) yayınlandı. "Kur Rejimleri: İki kutuplu görüş doğru mu?" Özetle, ya tam sabit kurda olacaksınız, ya da tam dalgalıda. Makalede dünyada çoğu deneyim özetlenmiş ve ara rejimlerin krize girdiği gösterilmiş.
Fischer aslında bir Türkiye dostu. (Ve belirtelim: yakından tanıyınca gayet şakacı biri). 1996 yılında eşiyle beraber ilk kez ta Amerika’dan ülkemize tatile geldiğinde, kafasında bir istikrar programının tasarımı vardı. Kontrollü kurdan dalgalı kura kademeli olarak geçilen 2000 programının tasarım mimarı da odur. Ancak Fischer Türkiye’deki siyasetçinin iradesini ölçemedi. Baştan devalüasyonu istemeyen Merkez Bankası’na esnek davrandı. Bankacılık sisteminin ne denli kırılgan olduğunu bile bile IMF’ye ciddi bir denetim yaptırmadı. Oysa bu reform yapılmadan kur programı olanaksızdı.
Fischer şubat krizinde Türkiye’deydi. Şimdi yine geliyor. Programın son halini birçok kesimden dinleyecek. Karşılığında "Bunun başka çaresi yok. Aksi Güney Doğu Asya ülkeleri gibi sıcak para krizleridir, batarsınız" diyecek. Dünya çapında bu iktisatçıya ekonomi dersi vermeye kalkıp, komik olmayalım. Ancak, siyasal yapı ve sorunlu kesimlerimiz hakkında ek bilgi verip, çözümleri tartışalım.