Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yeni reform prim ödeme gün sayısını 9 bine yükseltirken, aylık bağlama oranı ve emekli aylığı düşüyor, 2041 yılında son alınan ücretin yüzde 50'sine düşüyor. Emeklilik yaşı da 65'e çıkıyor. Gerçi bu geçiş kademeli, 2048'de son buluyor.Kısacası, reform etkisini zaman içinde gösterecek. Hem ödenen emeklilik düşecek, hem de katkı payları artacak. Böylece, sosyal güvenlikteki açık iki taraftan kapanmış olacak. Nihayet, Meclis'ten Sosyal Güvenlik Reformu Yasası geçti. Geçti de, çoğu kimse reformun ne olduğunu doğru dürüst anlayamadı. Reform, kısaca sosyal güvenlikte tek tip bir düzen sağlıyor. Doğrusu da bu. Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur gibi çok başlılık ve farklı standartların olması, sistemi daha önce yamalı bir bohça haline getiriyordu. Sosyal güvenlik açığı ülkemizde milli gelirin yüzde 5'ine ulaşıyor. Bu az bir açık değil elbette. Ancak bir konuya açıklık getirmek gerekiyor. Sosyal güvenliğin bütçe tarafından fonlanması yanlış mıdır? Çünkü kimileri her bireyin kendi emekliliğini düşünmesini ve yatırım yapmasını doğru bulurken, kimileri de devletin çalışan adına kesinti yaparak emekliliğimi sağlamasını istiyor. Hatta kimileri de, devlet topladığı vergilerden de bu açığı kapatabilir, diyor.Eğer bunlardan ikincisi geçerliyse, yani arada devlet varsa, toplanan parayla ödenen paranın eşitlenmesi gerekir. Tabii zaman içinde emekli sayısı, çalışan sayısına yaklaşmazsa. İkincisi, emeklilik aylıklarının aşırı yükseltilmesi çalışanların daha fazla kesinti ödemesi demektir. Ya da devlet bunu, yapacağı başka bir harcamadan kesecektir. Ele alınan reformla gelir-gider dengesi eşitlenmeye çalışılıyor. Ancak gözden kaçmaması gereken bir konu var. Bu halihazırda kümeste olanların ödediğini ve aldığını eşitliyor. Oysa hem sigortalı sayısı az, hem de ülkemizde gereksiz sayıda kişi sosyal güvenlikten yararlanıyor. Üstelik, sosyal güvenlik kapsamı bu yasayla genişliyor da. Örneğin, evlenme yardımları artıyor, erkek çocuklar da emeklinin maaşından yararlanabiliyor. İşsiz kalanların primlerini devlet yatırıyor. Ülkede bir yıldan uzun yaşayan herkes sağlık sigortası kapsamına giriyor. Açık, milli gelirin % 5'i Sigortanın kapsamı genişlerken, kayıt dışı olarak çalışan ve sosyal güvenlik sisteminin gelir tarafında büyük gedik yaratan etmen ortadan kalkmıyor. Asıl sorun da burada. Ülkemizde sigortasız çalışan sayısı çok fazla. Çünkü sigorta öylesine bir yük getiriyor ki, brüt ücret işveren için külfetli hale geliyor. Devlet de bu primleri sosyal güvenlik açığı büsbütün büyür diye düşüremiyor. Ancak ekonomi büyürken ve istihdam düzeyi yükselirken, sosyal güvenlik katkı primleri düşürülebilir. Böylece artan sigortalı sayısı, emeklileri finanse edebilir. Hesap meselesi tabii. Öte yandan, bu bir uzun vadeli reform olduğuna göre, bir gerçek göz ardı edilmemeli: 30 yıl sonra ortalama ömür ülkemizde yükselecek. O zaman bu reform yine etkisiz hale gelebilir. Çünkü daha uzun süre emekli maaşı ödenir. Özetle, milli gelirin yüzde 5'ine ulaşan açık kısa vadede kapanmadığı gibi, uzun vadede de kapanmayabilir.Dikkatimi çeken bir olay, sosyal demokrat olduğunu iddia eden CHP'nin bu reformla ilgili kayda değer bir çıkışının olmamasıydı. Genel kurulu terk etmelerini anladık da, meydanları neden terk ettiler? hgunes@milliyet.com.tr Sigorta teşvik edilmiyor