Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu çizgi, CHP'nin kuruluş yıllarından gelen anlayış ekseniydi. Kendi kendime düşündüm; Türk siyaseti bir anlamda 1950-1970 arası döneme mi döndü?Bir yanda, Cumhuriyet'in kurumsal kimliğini temsil eden asker ve sivil bürokrasi. Diğer yanda da ona toplumsal tepkiyle gelişen iktidar. Bir yanda hukuku ve düzeni savunanlar, diğer yanda da onu değiştirmeye çalışanlar.İngiltere'de Muhafazakâr Parti'nin temel temalarından biri hukuk ve düzendir (law and order). Bunun bozulduğunu, güçlü bir iktidarla bunun yeniden sağlanması gerektiğini iddia ederler. Soldaki İşçi Partisi ise öteden beri hukukun varsılları koruduğunu, düzenin de çarpık olduğunu savunur. İlginçtir, Türkiye'de en çok hukuk devletinden bahsedenler kendilerini solda algılayanlardır. Öte yandan, (laik) düzeni yıkmak isteyenlerin bulunduğundan kaygı da duyarlar. Pazar günkü Milliyet'in baş sayfasında Cumhurbaşkanı Sezer, CHP Genel Başkanı Baykal ve Çılgın Türkler kitabının yazarı Turgut Özakman'ın beraberce resimleri vardı. Fotoğrafta Baykal'ın olması elbette bir anlam taşıyordu. 1994 yılında İngiliz sosyal bilimcisi ve Yeni Sol akımının öncüsü Anthony Giddens'ın bir makalesi gözüme çarpmıştı: What is left over left? (Soldan geriye ne kaldı?) Malum, 1980'li yıllarda siyasal yelpaze giderek biçim değiştirdi. Küreselleşme gerçeği karşısında siyasal yelpaze bundan böyle gelenekçi-tutuculukla radikal sosyalizm arasında kutuplaşmamalıydı. Solun bundan böyle bir orta yolla (Üçüncü Yol) devam edebileceğini Giddens çeşitli yapıtlarında çizmeye çalıştı. Artık eski biçimiyle sürdürülemeyen refah devletinin yeniden tasarlanması gerekiyordu.Bütün bu gelişmeler olurken, yani Batı'da da sol arayışlara girmişken, Türkiye'de 1970'li yıllarda sınıfsal temele oturmakta zorlanan ve bir türlü yerleşik bir siyasal yapı haline gelemeyen sol, 1990'lı yıllarda bir zemin kayması yaşadı. Piyasa düzeninin de etkisiyle solun bir kısmı demokratikleşme ve özgürlükler sorununa odaklanarak daha çok liberal bir eksene kaydı. Diğer bir kısmı da, devletçi-milliyetçi bir eksene. Üstelik bu iki kesim iyiden iyiye karşıtlık içine girdi. Bu anlamda, tıpkı Giddens'ın makalesinin başlığında olduğu gibi, soldan da geriye pek bir şey kalmadı denebilir.. Zemin kayması Kendini solda görenlerin bu kısmı şimdi Cumhuriyet'in değerlerine sahip çıkmayı misyon ediniyor. Sol bu anlamda tutuculaştı ve koruma işlevini üstlendi. Geriye dönük hale geldi. Oysa sol ilericidir. Toplumsal gereksinimlere uygun bir değişimi gündeminde tutar hep sol.Öte yandan, solun ana teması olan sosyal adalet siyasal gündemin dışına çıkınca sol da adeta çıplaklaşıyor. Çarpık sosyal düzen ve gelir dağılımındaki adaletsizlikler, işsizlik ve yoksulluk gibi kavramlar ne yazık ki, bu ikinci kategorideki solun ana söylemine bir türlü giremiyor. Sadece birkaç örnek... İşsizlik düşmüyor. Tarım çöküyor. Tekstil gibi bazı sektörler devre dışı kalıyor. Sosyal güvenlik reformunda tek bir adım yok. Peki, neden bunlar gündeme girmiyor? Çünkü soldan geriye liberal-tutuculukla devletçi-milliyetçi eksen kaldı. Yani pek bir şey kalmadı. hgunes@milliyet.com.tr Sol tutuculaştı