DTP’nin kapatılması hafta sonu yabancı finans kuruluşlarının ilgi odağıydı. Birçoğu ek raporlar yayımlayarak konuyu değerlendirdi. Malum siyasal istikrarın olmadığı bir ülkede ekonomik istikrarın da sürdürülmesi zordur. Mali piyasalar bunu hemen satın alır.
Özellikle küresel konjonktürün oldukça belirsiz olduğu böylesi bir ortamda, bu tür gelişmeler daha etkili olabilir. Fakat bizce DTP’nin kapatılması önemli bir değişiklik yaratmayacaktır. Çünkü yedek parti çoktan hazır. Ayrıca erken seçime de gidilmiyor.
Bununla beraber son iki yılda ekonominin kırılganlık düzeyinin arttığı söylenebilir. Belki dış açık azaldı, enflasyon düştü, hatta mali sistem de oldukça sağlam, ama büyüme dinamiği çok zayıfladı. İşsizlik önlenemez biçimde yükseliyor.
Kırılganlıklar arttı
Tabii küresel talebin cansızlığı da bu kırılganlığı pekiştiriyor. ABD’de işsizlik başvuruları azalsa da mali kesimdeki hasar ortadan kalkmış değil. Üstelik Türkiye’nin en büyük pazarı olan AB ekonomisinin durumu hiç de umut vermiyor. Yani iyimser olmak için bir hayli zorlanmak gerekiyor.
Son açıklanan üçüncü çeyrek büyüme verisi bu yıl milli gelirin yüzde 6’ya yakın daralacağını büyük ölçüde teyit ediyor. 2010 yılında ise Türkiye ekonomisi yüzde 3-4 civarında büyüse bile bu yaraya merhem olmayacaktır. Çünkü bu düzeydeki bir toparlanma hasarın telafisine yetmeyecektir.
Öte yandan terör ve gergin hava sürerse yüzde 3-4 civarında bir büyüme de hayal olabilir. Çünkü dış talebin toparlanmadığı bir yapıda tek umut içeride harcamaların artması. Yani tüketici güveni düzelecek ve iç tüketimi ile yatırımları canlanacak. Oysa Tüketici Güveni Türkiye’de kasım ayında mart ayından bu yana en düşük düzeyine düştü. Tüketici Beklenti Endeksi de aynı düşüşü gösterdi.
Beklentiler tekrar olumsuzlaştı
Bu da gösteriyor ki, iç tüketimde kalıcı bir yükselme beklemek zor. Yılın başında gerçekleşen tüketim artışı da daha çok vergi indirimlerinin etkisiyle ertelenmiş tüketimler gerçekleşmesinden ibaret. Kalıcı olmadığı da ortada.
Öte yandan son açıklanan verilerde 9 aylık yatırım performansı yüzde 23,3’lük bir daralmayı gösteriyor. Bu ise tam bir felaketi gösteriyor. Zaten siyasal gerginlik ve terör ortamının en fazla olumsuz etki yaratacağı alan da yatırımlardır. Özetle, harcamalar yoluyla ekonomik canlanma mevcut verilerde gözükmüyor.
Hem iç talep, hem de dış talepteki olumsuz koşullar sürerken, giderek tırmanan terör ve gerginlik ortamı borç dinamiklerini, dış dengeyi, hatta harcamalar yoluyla büyümeyi etkileyebilir. Bu durumda hükümetin, piyasaları IMF ile avutma psikoterapisi yerine, diğer siyasal kesimlerle ilişkilerini geliştirmesi daha yerinde olacaktır.