Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz dün sabah NTV ve CNBC-e televizyonlarının ortak konuğuydu. Haftalardır ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke’yi izliyoruz. Son bir haftadır da gözlerimiz Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean-Paul Trichet’de. İşte bu aşamada Yılmaz’ın açıklamaları bizim için son derece önem taşıyor.
Peşinen belirtelim ki, Türkiye’de bankalar Yılmaz’ın belirttiği gibi, 2001’e göre oldukça sağlam. Yani mali kesimde eskisi kadar büyük bir özkaynak ya da kur riski sorunu yok. Ama bu, hiçbir sorun yaşanmaz anlamına gelmiyor.
Birincisi, ekonomi çok yavaşlarsa kredilerde tahsilat sorunları nedeniyle likidite sorunu yaşanabilir. Kaldı ki, şirketler de yurtdışına aşırı borçlu. Bu borçların çevrilmesinde yaşanabilecek her hangi bir sorun dolaylı olarak bankaları da etkileyecektir.
İkincisi de bankalarımızın yurtdışına çok büyük borçları var. Bunların uzatılması sürecinde yaşanacak sorunlar da hayli sıkıntı verebilir.
Yılmaz, yurtdışındaki talep daralmasının ihracat üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra kredi olanaklarının azalmasının da hem bankaların hem de şirketlerin borç almasını zorlaştıracağı ve durgunluğun kaçınılmaz hale geleceği uyarısını yapıyor. Ancak bunun enflasyonla mücadeleyi de kolaylaştıracağına işaret ediyor.
Öte yandan Yılmaz, Türkiye’nin ana ihracat coğrafyası olan Avrupa’daki durgunluğun şimdiye kadar etkili olmasa da ileride olabileceğine dikkat çekiyor. Bu durumda da petrol ülkelerine yoğunlaşmayı öneriyor.
Yılmaz, küresel krizin henüz bitmediği ancak sürecin bir kısmının aşıldığı kanısında. Örneğin, kaldıraçlı risklerin kısmen azaldığını düşünüyor. Ancak henüz belirsizliklerin çok fazla olduğunu ve varlık fiyatlarında oluşan köpüğün tam olarak sönmediğini belirtiyor. Öte yandan, hemen herkes gözünü Avrupa’ya dikmişken, Yılmaz, Japon bankalarının fonları hakkında bilgi eksikliğine dikkat çekiyor.
Dünkü sohbette Yılmaz’ piyasalara oldukça net mesajlar verdi. Örneğin döviz likiditesi sorunu çekilirse harekete geçilebileceğini söyledi. Zaten MB’nin eli oldukça güçlü; kasasında tam 76 milyar dolar döviz rezervi var.
Yılmaz’ın belirttiği ikinci konu, MB’nin piyasadaki likiditeyi nasıl düzenleyeceği konusuydu. 2001 krizinden bu yana likidite alan MB mayıs ayından bu yana yoğun biçimde piyasaya likidite veriyor.
Aslında bu durum MB’nin faizler üzerindeki gücünü azaltsa da, diğer yandan, dövize talebi sınırlıyor. İşin bir başka yanı da ekonomide durgunluğun yahut para sıkışıklığının olduğunu gösteriyor.
MB’nin şu anda borç para alma faizi yüzde 16.75. Ancak borç para verme faizi yüzde 20.25. Yani geçerli olan yüksek faiz oranı. Yılmaz dün piyasalarda kalıcı bir likidite sorunu olması halinde bu oranın düşülececeğini ifade etti.
Ayrıca bu durumda gösterge olarak da bu faizin geçerli olduğunu belirtti. Yılmaz’ın hassasiyet duyduğu iki hususu da belirtmek gerekiyor. Birincisi, Yılmaz ortalığa pek güvenmiyor ve IMF’nin yine bir çıpa olmasını istiyor. İkincisi, mali disiplinden kesinlikle ödün verilmemesini istiyor.
Dün bizim izlediğimiz MB Başkanı olacaklardan bir miktar endişeli gözüktü. Ama gereken her türlü önlemi almaya kararlı olması rahatlattı.


Şimdi ne olacak Merkez Bankası Başkanı’na göre sürprizler olabilir