Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2004 yılını bitirmek üzereyiz. Krizden bu yana neredeyse dört yıl geçmiş. (Kasımı krizin başlangıçı alırsak tam dört yıl bitti.) Az değil, tam dört yıldır IMF destekli ve çok sıkı bir ortodoks istikrar programı uygulanıyor. Bu dört yılın sonunda neler elde edildi, neler elde edilmedi ciddiyetle değerlendirmek gerek. Çünkü 17 Aralıkta Türkiye farklı bir yörüngeye girince, artık farklı ekonomi politikaların uygulanması zorunlu. Bunları tartışmak ve tasarlamak gerek.Enflasyon düştü. Bu yadsınamaz. Üstelik paradan sıfır atabilecek kadar düştü. Ciddi boyutta cari işlemler açığına neden olsa da, birkaç yıldır yüksek sayılabilecek büyüme hızları elde ediliyor. İhracatta çok hızlı bir büyüme sergileniyor. Kamu bankacılığında son iki yıldır pek bir şey yapılmasa da, zarara neden olacak işlemlerden kaçınılıyor. Bunlar olumlu gelişmeler.Ancak bozuk olan bankacılık sisteminin düzeldiği iddia edilemez. Mali derinleşmenin hızlanması ve sistemin büyümesi gerekiyor. Milli gelirden bile küçük bir aktif toplamıyla bankacılık, AB standartlarıyla, olsa olsa güdük kalmış bir sektör olarak değerlendirilebilir. Kaldı ki, sektörde verimlilik çok düşük. Kamuda banka sayısı anlamsız biçimde fazla. Özel kesimde ise bu sorun daha beter biçimde sürüyor. Bankaların ciddi boyutta kur riski olmasa da, artık vade riski bulunuyor. Mevduatlar kısa, aktifteki Hazine bonoları ise uzun vadeli.2000 yılında cari işlemler 10 milyar dolara yakın açık vermişti. Bu yıl da olasılıkla 14 milyar dolar açık verecek. Üstelik çok daha fazla ihracata ve çok daha fazla turizm gelirine rağmen. O halde ne değişti? Türkiye ekonomisi dış ticaret fazlası veren bir ekonomi haline ne zaman gelecek? Yoksa böylesi bir hayalimiz yok mu?Kamuda 2001 yılına dek çok ciddi açıklar vardı. Gerçi faiz dışı fazla o dönemde de sağlanıyordu, ama bugünkü boyutlardan çok uzaktaydı. Türk Hazine ve Maliyesini alkışlamak gerek. Çünkü dört yıldır gerçekten çok sıkı bir disiplin sağladılar. Ancak unutmayalım ki, 2000 yılında borç çok daha azdı. Ve kamu borcu o dönemden bu yana azalmıyor, aksine artıyor. Dolayısıyla disiplin gereği de artıyor. Ve bu politika ilelebet sürdürülemez.IMFnin her dediği yapılıyor. İyi de IMF kamu ve dış denge ile borçların ödenmesi için program yapar. İhracat, istihdam, yatırım ve büyüme gibi konularla pek ilgilenmez. Bu hükümetin ufkunun da IMF kadar olduğu gözleniyor. İki yıl geçti. Ne her şey düzeldi. Ne de yeni bir vizyon verilebildi. Sanayi, tarım ve diğer sektörler hakkında hiçbir vizyon ortaya konulamadı.Hükümet ne yapsın? Sahneden alkışlara eğilmekten, oyun sergileyecek fırsatı olmuyor! hgunes@milliyet.com.tr 2001 yılında bir mali krizle karşılaştık. Mali krizin üç nedeni vardı. Birincisi, çok bozuk bir bankacılık sistemi vardı. İkincisi, cari işlemler çok yüklü açık veriyordu. Ve nihayet üçüncüsü, kamuda müthiş bir dengesizlik yaşanıyordu. Kamudaki aşırı açıklar, yüksek enflasyon yaratıyor ve bu da sürdürülebilir büyümeyi engelliyordu.