Bir anekdotumu aktarayım. Ders verdiğim üniversitede, sanıyorum 1991 yılıydı, öğrenciler artan taksitler karşısında boykota başlamışlar, her tarafa "paralı eğitime son" yazmışlardı. Ben haliyle derse girmeye çalışınca, kapıdaki öğrenciler engellemek istedi; "Hocam bari siz bunu yapmayın" dediler, solcu olduğumu ima ederek. O sıralar öğrencilerden biri Sabancı ailesindendi. Öğrenci otoparkı da lüks arabalarla doluydu. Kapıdakilere sordum: "Herkes ücretsiz okuyunca bunlar da bedava okumuş olmayacak mı?" Tabii çok şaşırdılar. Hiç düşünmemişlerdi bunu. Adalet, zenginlerin ücretsiz okuması değil, gelire göre ücret ödemesidir. Oysa ülkemiz sosyal adalet nosyonu olmayan bir sürü devletçiyle doludur! Dünkü yazımızda yükseköğrenimde ücretli sistemi savunduk. Çünkü ücretsiz yükseköğrenim sosyal adalete aykırıdır. Bununla beraber ücretli sistemin nasıl uygulanacağı çok önemlidir. Yanlış bir uygulama çok daha adaletsiz sonuçlar doğurabilir. O gün öğrencileri toplayarak İngiltere'de benzer nedenle yapılan eylemlerde idari binaların ve öğretim üyelerinin odalarının işgal edildiğini, ama hocaların öğrenci zoruyla derse sokulduğunu anlattım. Çünkü öğrenci bilgi almayı kendisi için bir fırsat olarak görüyor, karşılığında da az para ödemek istiyordu. Dersi engellediğinde ise bu haktan mahrum kalıyordu.Kuşkusuz, özel üniversitelerdeki ücret sistemiyle kamu kesimi fark edecektir. Özel üniversiteler, maliyetin tamamı artı kâr sistemi üzerine çalışır. Oysa kamu üniversitelerinde kâr unsuru aranmaz. Çünkü kamu üniversiteleri birer ticari işletme değildir. Olsaydı, zaten özelleştirilmeleri gerekirdi. Bununla beraber, kamu üniversitelerindeki maliyet öğrencilere tam olarak yansıtılmalıdır. Fakat bu ödenirken, ödeme kapasitesi dışında kalan kısım (gerekirse tamamı) öğrenci tarafından devletten talep edilmelidir. Devlet de bunu karşılıksız bir burs olarak değil, kredi biçiminde değerlendirmelidir. Geri ödeme tarih ve biçimi, yani takvimi ise mezuniyet sonrası iş bulmayla elde edeceği gelire bağlı olmalıdır. Bilgi edinme hakkı İngiltere'de 1980'li yıllarda Thatcher üniversiteleri parasız bırakınca, ücretler (özellikle yabancılar için) bir hayli yükselmişti. O zaman bazı ekonomistler, yabancılar için okul ücretlerinin uzun vadeli marjinal maliyette tutulmasının doğru bir fiyatlandırma olacağını savunmuştu. Tabii bu kaynak dağılımı bakımından Pareto optimal bir fiyatı doğurabilir. Ancak uygulanması fevkalade zordur. Bunun yerine tüm cari giderlerin ücretlere yansıtılması herhalde en doğru yaklaşım olur. Kamu üniversitelerinin altyapı ve kuruluş maliyetleri devlet tarafından karşılanmalıdır. Öğrenci ücretleri ise cari giderleri üstlenmelidir. Çünkü mevcut bir öğrenci, gelecekteki bir öğrencinin yararlanacağı bir harcamayı finanse etmek istemez. Bu durumda özel üniversitelerde ücretler haliyle daha yüksek olacaktır. Ancak ücretlerin yüksek olduğu (kamu ya da özel) üniversitelerde cari harcamalar artacak ve eğitim kalitesi de yükselecektir. Devlet yoksulun cebinden aldığı KDV ile şanslıları okutur, bunlar ise devlete bunu geri ödemeden refah içinde yaşarlar. Bu adil değildir! hgunes@milliyet.com.tr Cari harcamaları paylaşma