Bu ramazan Allaha büyük gelmesin ama ağzımızda tat tuz bırakmadı. Önce Deniz Feneri yolsuzluğu patladı. Bunun üzerine Başbakan medyaya çekidüzen vermeye kalktı. Arkasından CHP, Dengir Fırat hakkında iddialarda bulununca o da CHP hakkında çeşitli densizlik yaptı. Bir de ABD’deki kriz derinleşti. Bayrama bu havada giriyoruz.
Ramazan ve oruç hakkında kelam yürütmek bize düşmez. Ancak şunu belirteyim ki, modern yaşamda orucu sürdürmek kolay değil. Buna rağmen Müslüman ülkeler içinde Türkiye Ramazan’ı layıkıyla uygulayanlardan. Arap ülkelerine gitseniz dükkânların akşama kadar kapalı, iftardan sonra gece geç vakitlere kadar açık olduğu görürsünüz. Orucu uykuya yatırmanın nefs terbiyesiyle ne alakası var? Allah’ı aldatmak mümkün mü?
Malum, oruç Allah rızası için olsa da, insanın nefsini terbiyeyi amaçlar. Geçen yıl iftar vaktine yakın arabamda iki kızımla Gayrettepe’den eve gidiyordum. Kavşakta yeşil ışık yandı ve karşıya geçerken birdenbire solumda bir araba gördüm. Kurtarmam olanaksızdı. Çok hızlı geliyordu. Araba olanca hızıyla bize çarptı. Bizim araba pert oldu. Ama sağ salim çıktık. Tabii diğer şoför yüzde 100 suçlu bulundu. Dayanamadım; neydi acelen diye çıkıştım? Meğer iftara yetişmeye çalışıyormuş! 80 kilometre hızla kırmızı ışığı dinlemeyip kavşağı geçen bu genç kardeşimiz maazallah birini öldürseydi, iftara yetiştiği için sevap kazanabilecek miydi? Herkes iftar vakti trafiğe çıkmaya korkuyor.
Bu ne bayramı?
Başbakan bayram tebriği konuşmasında iki noktaya temas etti. Birincisi, Ramazan Bayramı’nın Şeker Bayramı olarak anılmasına karşı çıktı. İkincisi de bayramların tatil haline dönüşmesine. İkincisinden başlayayım; öteden beri bayramların aydın/orta sınıflarca tatil olarak kullanılmasını yadırgarım. Başbakan çok haklı. Bayram namazı, bayramlaşma gibi gelenekler yerini yurtdışı seyahatlere bırakıyor. Değerlerimiz yitiriyoruz. Bunun kültürel erozyon olarak nitelenmesi de yerinde. Avrupalılar Noel’leri yurtdışı seyahat için bir fırsat olarak görmüyor. Aileler geleneksel olarak toplanıyor.
Başbakan’ın “Şeker Bayramı” adına karşı çıkması ise biraz farklı. Kimilerine göre kentliler ve modern hayatı yaşayanlar buna Şeker Bayramı diyor. Eh ne de olsa bunların Ramazan’la alakaları bile pek yok! Kimilerine göre de “Şeker Bayramı” kavramı öteden beri var, yeni çıkmış değil.
Gelenekleri sürdürmek zor
Doğrusu ya (olması gereken bu olmasa da) bu bayramı “Ramazan Bayramı” olarak görenlerden AKP oy alıyor, tatile dönüştürenlerden değil. Bununla beraber laik bir ülkede kutsal günler resmi tatil yapılabilir mi? Yapılamaz denirse Ramazan Bayramı Şeker Bayramı’na dönüştürülür ve kutlanır. Fakat zamanla da erozyona uğrayabilir. Başbakan da şikâyet eder!
Yine de ne haksızlık edelim, ne de nostaljik olalım. Modern kent yaşamında artık eski geleneklerimizi sürdürmek çok zor. Toplumsal yapı ve ilişkiler değişiyor. Ama arife günü yemeklerin hazırlandığı, üst başımızın yenilenip akrabalarımızı ziyaret etmemizi, oralarda şeker çikolata ikram edilmesini, babaannemin bize bayramlık vermesini özlemiyor değilim. Ama ne yapalım, devir değişiyor. Yıllar akıp gidiyor. Dün küçük Kızım Nilüfer’in doğum günüydü. O bile 11 yaşına bastı. Allah hepimize mutluluk versin. Hayırlı bayramlar.
Not: Diyanet İşleri ve İstanbul Müftülüğü’ne Büyükdere’de ezan kakofonisi ve işkencesini kesip okumayı merkezileştirerek bize adam gibi ezan dinlettiği için teşekkür ederim.