ABD'de son zamanlarda gözlediğimiz bir olay son birkaç haftadır bizde de yaşanıyordu. Beklenen ile gerçekleşen enflasyon karşılaştırılıyor, gerçekleşme beklentinin üstünde gelişirse bu bir olumsuzluk anlamına geliyor. Altında gerçekleşirse de tahminler aşırı karamsar kalıyor, bu nedenle daha iyimser olma gereği duyuluyor.Bir süredir küresel iklim değişikliğinin Türkiye'de bıraktığı izler yaşanıyordu. Burada en önemli etki de beklentilerin değişmiş olmasıydı. Enflasyon beklentisi değiştiği gibi, büyüme öngörüleri de farklılaşmıştı. Enflasyonist eğilimlerin önünü kesmede Merkez Bankası'nın (MB) temel silahı faiz. Bu konuda MB son haftalarda oldukça agresif bir politika izledi. Açıkçası, onlar da hayli kaygılandı. Nihayet haziran ayı enflasyon verileri açıklandı. Bu açıklama uzun zamandır merakla bekleniyordu. Çünkü kur dalgalanması bir ara yüzde 30'lara dayandığında enflasyon beklentilerinin birdenbire olumsuzlaşarak hatta belirsiz bir ortama girerek enflasyonist yapıyı körükleyebilir endişesi vardı. TÜFE rakamının beklentilerin çok altında gerçekleşmesi bu endişeleri büyük ölçüde ortadan kaldırdı. Ancak şimdi anlaşılıyor ki, talepteki hızlı daralma karşısında maliyetler (ÜFE oldukça yüksek çıktı: yüzde 4.02) ne denli artarsa artsın, bu tam olarak tüketici fiyatına yansıtılamıyor. Oysa, MB'nin anketinde haziran ayı TÜFE beklentisi yüzde 1.29'du. Bundan sonra derlenen piyasa anketinde ise beklenti yüzde 1.44'e yükseldi.İlginçtir, piyasalarda ÜFE beklentisi yüzde 2.64'ken, gerçekleşme çok daha yukarılarda gerçekleşti. Fakat TÜFE beklentisi daha yukarılardayken, gerçekleşme çok daha aşağılarda (yüzde 0.34) gerçekleşti. Bu, kurun, ya da maliyetlerin talep nedeniyle yansıtılamadığını gösteriyor. Nedeni de basit; haziran ayında talep durgundu. Nitekim, geçen ay CNBC-e'nin düzenlediği Tüketici Güven Endeksi 99.6'dan 79.3'e düştü. Tüketim Eğilimi Endeksi ise 175'ten 106.5'e geriledi. Bu olağanüstü bir düşüş. 1 Mart tezkeresi reddedildiğinde bile bu denli bir sarsıntı yaşanmamıştı.Haziran ayında da bu tüketim daralması sürer mi? Bu daha çok izlenecek para ve maliye politikalarına bağlı. Cari açık sınırlı kalsın, enflasyon da raydan çıkmasın isteniyorsa, sıkı politikalar sürer. Zaten sıkı mali disiplinden vazgeçilemez. Bu nedenle haziranda ortaya çıkmayan, fakat temmuz ayında ortaya çıkacak büyük bir tüketim malı enflasyonu da beklenmemeli. Talepteki daralma Burada kur ile enflasyon arasında geçişkenliğin (pass-through) azaldığı düşünülebilir. Ancak sıkı politikalar sürmezse, kurun yukarı doğru tetiklediği ÜFE bir süre sonra TÜFE'yi yükseltebilir. Buna da dikkat etmek gerekir. Kaldı ki, bu ayın verisinde yaza giriş etkisi de var. Oldukça büyük bir ağırlığı olan gıda endeksinin yüzde 2.7 düştüğü ve bunun hayli etkili olduğu gözden kaçmamalı.Veriler açıklandıktan sonra, kur da, bono faizleri de düştü. Umarız, kur ilk düzeyine düşmez. Bu arada faiz indirimine gitmek için erken. Çünkü henüz temmuz gelişmesini görmedik. Bono faizleri de bundan hızlı düşmüyor. Haziran enflasyon verisi piyasaları bir hayli rahatlatacak görünüyor, ancak bu, izlenen politikalarda bir rehavet vermemeli. hgunes@milliyet.com.tr Geçişkenlik az