Açıklaması şöyleydi: Türkiyenin çevresinde petrol üreten bir sürü ülkenin fiyatlar artınca satın alma gücü de artacak ve daha fazla ihracat yapabileceğiz. Ekonomist kardeşimizin bir başka dayanağı da petrol fiyatlarının dünyada yaratacağı durgunluktu. Özellikle ABDde. Böylece ABD Merkez Bankası (FED) faiz artırımı konusunda yavaşlayacak ve dünyada düşük faizli dönem süreceği için Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler borçlanma sorunu yaşamayacak, ya da yine ucuz borçlanacaktı.Önce çevremizdeki petrol üreten ülkelere bakalım. Ocak - eylül döneminde 45 milyar dolara yakın ihracatımızın sadece 6 milyar doları petrol üreten ülkelere olmuş. Yani ihracat içindeki payları yüzde 12 kadar. Kaldı ki, bu ülkeler petrolden elde edilen gelirin tamamını ithalat için kullanılacak değiller. Kullanılsalar da, bu başka ülkelere yarayabilir. Bununla beraber, petrol fiyatlarındaki yüzde 50yi aşan artışla, bu ülkelere ihracatımız yüzde 10 artsa, yıllık bazda 700 milyon dolarlık bir gelir artışı anlamına gelir, ki bu da önemsenecek bir büyüklük değildir.Genç ekonomistin ikinci güçlü tezi faizlerdi. ABDde FED faizleri artırmayınca Türkiyenin borcunu daha ucuza çevirebileceğini söyledi. Kamu borcunun 65 milyar doları dış borç, 27.1 milyar dolarlık döviz cinsinden ve 118 milyar dolarlık da TL cinsinden iç borç var. 2004 yılında kamunun dış borçlanma ihtiyacı 9 milyar dolar olarak planlanmıştı. Tabii buna bir de dövize endeksli iç borçları eklemek gerekiyor. Buna rağmen, FED faizlerinin artmasının bizim dış borçlanmamıza aynen yansıdığını düşünsek bile, yılda yüzde 1lik bir faiz artışı dış borcun çevrilmesinde küçük bir avantaj sağlayacaktır. Kısa vadeli olan TL borçlanmaya gelince; burada reel faiz zaten yüzde 13 civarında. Bunun uluslararası faiz artışlarına dayalı olarak daha fazla yükselebileceğini düşünmemek gerek.Gelelim petrol fiyatlarının ters yönlü etkisine; Türkiye ihracatının büyük kısmını OECD, özellikle de AB ülkelerine yapıyor. Petrol fiyatlarındaki artış dünyada durgunluk yaratacağına göre, Türkiyenin ihracatındaki artış hızı da düşecektir. Türkiyenin ihracatının yüzde 63ü petrol ithal eden gelişmiş ülkelere. Petrol ithal eden tüm ülkelere ihracatımızın payı ise yüzde 88. Kısacası, petrol fiyatının artması bizi net olarak olumsuz etkiler.Türkiyenin doğrudan petrol faturasına gelince; 2003 yılında 24 milyon ton petrol ithal ederek 4.5 milyar dolar ödenmişti. Bu dönemde petrolün varili ortalama 27 dolardı. Bu yıl daha yüksek fiyata rağmen yüksek büyüme hızı nedeniyle olasılıkla 26 milyon ton kadar petrol ithal edilecek. Bu yılın ortalama fiyatı ise 35 dolar kadar. Yani bu yıl petrole 2 milyar dolar daha fazla ödeme yapacağız. Ancak petrol 55 dolarda kalırsa işler ne olur? Çok olumsuz! Çünkü, yüzde 6 büyümeyle 27 milyon ton ithal edebiliriz ve fatura 10 milyar dolara dayanır. Hele petrole dayalı diğer mallardaki fiyat artışı da hesaplanırsa, olumsuzluk belirginleşir.Özetle, petrol fiyatının artması bizim zararımıza.Not: Dünkü yazımızda bedelsiz ithalatın dış ticaretten çıkarılarak net hata - noksan kalemine sokulmasını yanlışlıkla ithalatta indirim sağlayacağı biçiminde yorumladık. Gerçek tam aksidir. Düzeltir, özür dileriz. hgunes@milliyet.com.tr Bir süre önce televizyon kanallarından birinde genç bir piyasa ekonomisti petrol fiyatlarının yükselmesinin ekonomiye yarar sağlayacağını savunuyordu. İlgimizi çekti, kulak kabarttık.