ABD’de pazar günü Temsilciler Meclisi’nden Amerikan siyasal tarihinin en önemli reformlarından biri geçti. Artık nüfusun neredeyse tamamı ücretsiz yahut makul bir maliyetle sağlık sigortası kapsamında olacak. Tıpkı Avrupa ülkeleri gibi. Böylece ABD çok ciddi bir sosyal refah devletine kavuşmuş oluyor.
Reform meclisten zor geçti. Cumhuriyetçilerin tamamı, Demokratlardan da 32’si karşı çıkmasına rağmen, 212 ret oyuna karşı 219 evet oyuyla reform geçti. Daha önce de bu tür reformlar mecliste denenmiş, fakat reddedilmişti. Bu da her seferinde bütçeye getireceği yüke dayandırılmıştı. Nitekim mevcut reformun da önümüzdeki 10 yılda bütçeye 940 milyar dolar yük getireceği düşünülüyor. Ama sağlık reformu öteden beri Başkan Obama’nın bir itibar projesi olduğundan üstüne çok emek verildi.
Getireceği mali yük
Kaldı ki, tasarıyı savunanlar reformun bu alanda sağlayacağı getirilerin hesaplanması halinde (yılda 138 milyar dolar) dengenin değişeceğini, hatta 2029’a gelindiğinde 1.2 trilyon dolarlık bir kaynağın elde edilebileceğini savunuyorlar. Kimilerine göre reform aslında bu getirileriyle değerlendirildiğinde 1993’ten bu yana en büyük bütçe reformu. Hem nüfusun yüzde 95’ine hizmet sağlıyor, hem de bunu çok daha ucuza yapıyor. Kaldı ki, Bütçe Ofisi de bu yeni hizmet için özel bir dolaylı vergi de tasarlıyor.
Tasarı bazı işlemlere çok sınırlı para sağlıyor. Kürtaj buna dahil. Çünkü bazı Demokrat milletvekilleri kürtaja açıkça karşı. Tasarının yahut da yeni yasanın en önemli tarafı ise sağlık harcamalarında beklenmeyen ve çok yüksek düzeydeki artışlar. Bunlar özel sağlık sigortalarının primlerine yansıyor ve dar gelirliler bunu karşılamakta zorlanıyorlardı. Şimdi bu artışlar belli kurallara bağlı olarak düzenlenecek. Başkan Obama geçen hafta sonu Endonezya, Guam’a seyahat edecekti. Ancak bunu erteledi ve Washington’da kaldı. Kimileri bu ertelemeyi Obama’nın tasarının geçmesini ne kadar önemsediğini gösterdiği biçimde yorumladı, kimi de işin zorluğunun gösterdiğine işaret etti. Bizce her ikisi de doğru. Zaten oylama sayıları da bunu gösteriyor.
Clinton da imrenmişti
Tasarının esin kaynağında Başkan Clinton’un İngiltere’nin sağlık sistemine imrenmesi yatıyor. Malum İngilizlerin Ulusal Sağlık Sistemi, (NHS) hem çok verimli, hem de gayet nitelikli hizmet veriyor. Oysa ABD’de sağlık sektörü hem çok pahalı hem de çok verimsiz. Başkan Obama Clinton’un yapamadığını yaptı sonunda. Buna rağmen bu tasarının geçmemesi için çok ciddi lobi faaliyeti döndü. Bu 32 milyon yurttaşın bu reformdan maddi kaybı olacağına dayandırıldı. Geçen yıl Kongre’de (her iki meclis) lobi için 3.5 milyar dolara yakın paranın harcandığını ve bunun çoğunun da sağlık için olduğunu düşünürsek çıkarların nasıl sarsıldığı daha iyi anlaşılır.
Uzun süredir pasif olmakla eleştirilen Obama muazzam bir reformu becerdi. Üstelik tam da bir krizin ertesinde. Böylece toplumdaki saygınlığını tamir etmiş oldu.