Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sürdürülemez olanı bulursak, sürdürülebileni de çıkarırız. Çünkü sürdürülebilirlik kendi başına bir tanım değildir. Sürdürülemez hiçbir şeyin kalmamış olması halidir. Peki, şu anda sürdürülemez olan nedir? Elbette başta cari açık.Tabii büyüme sürecinde farklı dengesizlikler çıkabilir. Kimi zaman bu kamu açığı olur. İç talebi canlandırmak için kamu harcamaları öylesine borçlanmayla finanse edilir ki, büyüme sürdürülemez, borç krizi oluşur. Kimi zaman da bu enflasyon olur. Sarmala girilir, fiyatlar hızla tırmanır. Bazen de verimlilik artışıyla büyüme istenir. İlk bakışta bu çok olumlu olsa da işsizlik zaten çok yüksekse sosyal rahatsızlıklar artar. Verimlilik artışının eninde sorunda işsizliği azaltması gerekir. Geçenlerde bir meslektaşım köşe yazısında sürdürülebilirlik konusuna girdi. Anlaşılan okuyucularını konu hakkında bilgilendirmeye çalışıyor. Sürdürülebilir büyüme tabii bu kavramın en bilinen konusu. Şu anda Türkiye ekonomisi dört nala büyüyor. Fakat birçok aklı başında meslektaşımız bunun sürdürülemez olduğunu düşünüyor. Dönelim cari açığa.. Bugün cari açığın finansmanını sorun görmeyenler var. Birincisi, dünyada likidite bol. İkincisi, AB perspektifinin açılması yabancıların yatırım iştahını sağlıyor. Gerek özelleştirmeler, gerek yerli bazı kuruluşların satın alınması bundan kaynaklanıyor. Ve üçüncüsü, hızlı büyüme ve istikrar ortamı özel kuruluşlara yurtdışından daha fazla finansman sağlamasına elveriyor. Bunlar sonsuza kadar sürerse mesele yok. Ancak sıcak para her an çıkabileceğine ve dünyada likidite her zaman bol olmayacağına göre cari açığın bu yolla finansmanı sürdürülemez.Oysa, son üç yıldır cari açığın giderek daha büyük bir parçası (geçen yıl neredeyse üçte ikisi) portföy yatırımlarıyla finanse ediliyor. Bırakınız bunun artmasını, bunun azalacağını düşünmek gerekiyor. İkincisi, son zamanlarda özel sektör inanılmaz boyutlarda dış finansman kullanır hale geldi. Bu da çok sağlıksız. Bunun sürmesini beklemek yerine, bunun ödenmesi sürecini düşünmek gerekiyor. Geçen yıl 20 milyar doların üzerinde dış finansman sağlanmıştı. Bu yıl cari açık 30 milyar doları aşacak göründüğüne göre, bu denli kredi kullanılması mümkün olmayacaktır. Olsa da dış borçlar çok büyüyecektir. Şimdilik sorun yok... Son olarak, cari açığı sorun görmeyenler özellikle doğrudan yatırımların artmasından güç alıyor. Gerçekten de geçen yıl 8.5 milyar dolar yatırım gelmesi içleri ferahlatıyor olabilir. Ancak satacak kuruluş kalmayınca, hele kâr transferleri süreci başlayınca ne olacak? Bunun tek çıkarı bu yatırımların ihracatçı kesimlere olmasıydı. Oysa öyle de olmadı. İç pazara yönelik mevcutları alıp duruyorlar.Hepsinden önemlisi, AB sürecinde bir aksama olduğunda ne olacağı. Çünkü hep tüm aday ülkelerde böyle bir süreç yaşandı diye sorun geçiştiriliyor. Ama onların hepsi kısa sürede tam üyeliğe geçti. Türkiye'nin tam üyelik tarihi ise belli değil. Özetle, cari açığın finansmanı sürdürülemez. Dolayısıyla, bu büyüme süreci de sürdürülemez. 2006'da bir sorun çıkmayabilir. Ama 2007'de satacaklar azalınca, ya da AB sürecinde engebeler ortaya çıkınca, yahut da özel kesim daha fazla kredi kullanmakta zorlanınca cari açığın finansmanı zorlaşacaktır. Varsayımlar yanlış 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005Cari açık (milyar $) -1340 -9821 3392 -1524 -8036 -15604 -23091Doğrudan yardım %10 %1 %84 %63 %16 %13 %37Portföy yat. %256 %10 %-133 %-39 %31 %51 %58Krediler %94 %86 %-380 %54 %43 %49 %94Net hata&noksan %128 %-28 %-52 %3 %146 %67 %72Rezervler %-389 %31 %381 %14 %-51 %-28 %-100 hgunes@milliyet.com.tr CARİ AÇIK VE FİNANSMANI