Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge Şaşırmamak elde değil. Madem ücretler yüksek o zaman memurlara neden ek zam geliyor? Kaldı ki, pek yakında yeni milli gelir hesapları açıklanacak. Düşen kurla birlikte belki de gelecek yıl sonunda kişi başına milli gelir 10 bin doları aşacak. O zaman ülkedeki ortalama ücretler milli gelire göre belki de çok düşük kalacak.Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, temmuz-kasım döneminde tüketici fiyatlarında yüzde 4.12 artış kaydedildi. Buna bir de aralık enflasyonu eklendiğinde önceden yapılan zammın epeyce üstünde bir enflasyon oluşmuş olacak. Böylece memurların reel gelirleri yahut da hayat standartları düşmüş olacak. Daha doğrusu, daha da düşmüş olacak! Bu nedenle enflasyonun telafisi için yapılacak zammın büyük önemi bulunuyor. Enflasyonun bu ay yüzde 0.5 olması halinde memur maaşlarına ocak ayı başında yüzde 0.62, enflasyonun yüzde 1 olması durumunda ise yüzde 1.12 ek zam gerekecek. Önceki gün basında memurlara yapılabilecek olan ek zamdan söz ediliyordu. Oysa tam bir hafta önce Devlet Bakanı Mehmet Şimşek Türkiye'de ücretlerin milli gelire oranla yüksek olduğunu ifade ediyordu. Hemen profesör maaşına gelecek zamma baktık. Aralık ayı enflasyonu yüzde 1 olursa zam da yüzde 7.8 olacakmış. Eh az değil. Gerçi büyük ekonomi dehası John Maynard Keynes'e göre, ücretliler reel artışa değil, nominal maaş zammına bakıp refahlarının arttığını (para illüzyonu) sanır. Ancak Türkiye'de o kadar uzun zamandır yüksek enflasyon süreci yaşandı ki, yapılan zamlar hep eridi gitti. Bu nedenle vatandaşlar artık para illüzyonuna düşmüyor. Yani bizde Keynes'i doğrulamak zor.. Ancak memur maaşları konusuna tersten bakmamak gerekiyor. Memur maaşlarının düşüklüğü karşısında bütçe sınırlaması ve devletin hizmet yetersizliği öne sürülüyor. Yani ya bütçe müsait değil, ya da memur sayısı yetersiz deniyor. Daha fazla memur alınacaksa bir de nasıl daha fazla maaş ödensin? Para illüzyonu olmuyor Oysa aslında, aksine, devletin çalışan sayısının azalması, ancak iş verimliliğinin artması gerekiyor. Örneğin 5000 hâkim ve savcı açığının olması hâkim sayısının azlığından değil, iş yükünün aşırılığından... Malum, Türkiye'de hâkim başına düşen dosya sayısı AB ülkelerine göre çok daha fazla. Yargı etkin hale gelir ve hâkimler rahatlarsa açık da azalacaktır. Demek ki, kamuyu şişirip hâkimleri düşük maaşlara mahkûm etmek yerine sistemi rahatlatıp memurlarımıza insanca ücretler ödeyelim. Kamuda çalışanların maliyetlerini azaltmak amacıyla personel azaltma çalışmaları sürüyor. Fakat bazı işgüzar sendikalar batıda en az kamu çalışanının Türkiye'de olduğunu iddia ediyor. Almanya'da nüfusun yüzde 5.3'ünün, ABD'de de yüzde 7.5'inin Türkiye'de ise nüfusun yüzde 3.2'sinin kamuda çalıştığını belirtiyorlar. Bu tezler doğru değil. Nüfusun 72 milyon olduğu düşünülürse 3.3 milyon kamu çalışanıyla oranın çok daha fazla olduğu ortaya çıkar. Kaldı ki, 478 bin genel idari çalışanı ve 217 bin yardımcı personeli de buna katarsanız, neredeyse 4 milyona yakın kamu çalışanı çıkar. Bunun da oranı 5.5'tir. Yani hiç de düşük değildir. Üstelik bizde kamu hizmetleri Batı'daki kadar yaygın değil. Gayet sınırlı. Kısacası, kazandan bir kaşık çorba verip kimse memurlara refah artışı sağladığını düşünmesin. hgunes@milliyet.com.tr Hâkim sayısı yetersizliği