Merkez Bankası uzun süre çalkantının yatışmasını bekledi. Ancak bir süre sonra beklentilerin hızla olumsuz bir sarmala kaydığını görünce Para Politikası Kurulu'nu (PPK) olağanüstü toplantıya çağırdı ve hiç beklenmeyen ölçüde faiz artırdı. Bu hareketiyle de, gerek ulusal, gerek uluslararası piyasalarda büyük saygınlık kazandı. Merkez Bankası'nın son uluslararası finans piyasalarındaki dalgalanmalar karşısında da haftalardır kayıtsız kalmasını birçokları gibi biz de eleştirdik. Bu dalgalanmalar Türkiye'deki mali piyasaları öylesine olumsuz etkiledi ki, nisan ayının yüksek enflasyon verisinden sonra konulan hedef tamamıyla güven yitirdi. Bu hareket MB'nin cesur olduğunu, radikal kararlar alabildiğini, ancak aynı zamanda sükûnetini koruyabildiğini gösteriyor. Yeni MB Başkanı gelişmeler sürecinde piyasaları demeçleriyle aydınlatabilirdi. Bunu yapamadı. Fakat son kararda kendisinin etkili olduğuna kuşku yok ve bu onun başkanlık kariyeri için iyi bir başlangıç oldu. MB, gelişmelere göre kademeli olarak da faiz artırabilirdi. Ama bunu yeğlemedi. Piyasalar yüzde 1'den fazla faiz artışı beklerken, yüzde 1.75'lik bir artış geldi. Malum, ekonomide beklenen gelişmeler etkili değildir. Çünkü satın alınmış olur. Beklenmeyenler ise şok etkisiyle dengeleri değiştirir. MB bu anlamda faiz silahını gayet etkili biçimde kullandı.Faizlerin artması vadeli, ya da krediyle alınan dayanıklı tüketim mallarına talebi düşürecektir. Bunun yanı sıra bankaların ticari kredileri de düşecektir. İnşaat sektörü yılın geri kalanında çok yavaşlayacaktır. Kısacası, 2005 büyümesinin omurgasını oluşturan inşaat ve yatırımların 2006 yılının ikinci yarısında durgunluğa girmesi beklenmeli. Buna bağlı olarak ithalat da düşecektir. (Ancak ithalat faturasının petrol fiyatlarına bağlı kalacağını da göz ardı etmemek gerek.) Cesur ama aceleci değil MB'nin bu yüksek faiz artırma kararı, ekonomide ısınmadan kaynaklanan bir enflasyonist eğilim olduğu kanısında olduğunu gösteriyor. Ve bu ısınmayı söndürmeye çalışıyor. Ancak biz buna tam katılmıyoruz. Tüketim eğilimlerine baktığımızda (kısmen de petrol fiyatlarının etkisiyle) zaten bir soğuma gözleniyordu. Son dalgalanmalarla birlikte bu pekişecekti. Şimdi bu faiz artırım kararı 2006 yılının ikinci yarısında ciddi bir durgunluk yaratabilir. Bunun cari açığa yararı ise zamanla görülecektir. İhracatta hiç kuşkusuz gerek kurdaki yükselme, gerek iç talep yetersizliği nedeniyle bir hızlanma oluşacaktır. İthalat da haliyle düşecektir. Ancak 2006 yılında yine de yüksek bir cari açıktan kurtulmak kolay gözükmüyor. Çünkü genel dengelerin değişmesi zaman alacaktır.Bu yüksek dozlu faiz artışından sonra dövize müdahale olacağını sanmıyoruz. Pek gerek de kalmadı. Üstelik, TMSF'nin döviz satışlarının tamamıyla MB inisiyatifinde olduğunu düşünüyoruz. Şimdi bu karardan sonra her şeyin atlatıldığı izlenimine de kapılmamak gerek. Hükümetle para otoritesi arasında eşgüdümün sağlanması ve hükümetin iş dünyasına daha fazla güven vermesi gerekir. Bu da hem (dün Başkan Durmuş Yılmaz'ın işaret ettiği gibi) AB sürecine sahip çıkmakla, hem de içeride siyasal gerginliklere yol açacak hayallerden uzak durmakla sağlanabilir. hgunes@milliyet.com.tr Durgunluk kaçınılmaz