Türkiye İhracatçılar Meclisi’ne (TİM) bağlı birlik seçimlerinde başkanlık yarışları, İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) ile İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nde (İMİB) önceki gün başladı. İHKİB Olağan Genel Kurulu’nda Hikmet Tanrıverdi, oyların dörtte üçünü alarak yeniden başkan seçildi.
Tanrıverdi, yaklaşık 13 milyar dolarla aldıkları hazır giyim ihracatını gelecek 4 yılın sonunda 20 milyar dolarla teslim edeceklerini söylüyor. 2023 yılında 60 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmak için de yeni stratejiler üzerinde çalışacaklarını kaydediyor. Hatta komşu ülkelerdeki üretimlerin Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasıyla söz konusu rakamı ikiye katlanmasının da mümkün olabileceğine inanıyor. Bütün bunlar iyi niyet ve heves gösteriyor. Üstelik bu kesimler bir hayli emek-yoğun olduğu için, işsizliği azaltma konusunda da yüreklere su serpiyor.
İhracatı 5’e katlamak
Peki, dört yıl içinde yüzde 50 ihracat artışı mümkün mü? Yahut da 13 yılda ihracatı 5’e katlamak gerçekçi mi? Son günlerdeki mali piyasalarındaki gelişmeleri bu hedef ve çabaları desteklemiyor. Bakınız dün dolar/TL paritesi 1.50’nin altına inmiş durumdaydı.
Oysa bundan tam bir yıl önce dolar 1.60 TL’ydi. Parite de aynı yerdeydi. O zamandan bu yana da yüzde 9 kadar bir üretici enflasyonu olduğunu da göz önüne alırsak, revalüasyonun yüzde 17’ye vardığını anlarız.
Hadi bu dolar bazındaki durum. AB ihracatımız büyük ölçüde euro ile yapılıyor. Bir yıl önce euro 2.11 TL’ydi. Şimdi 2 TL’nin altında. Bu yüzde 5.5 kadar bir nominal kur değerlenmesi anlamına geliyor. Yani burada da ciddi bir reel revalüasyon oldu. Gerçi en doğrusu işe sepet bazında bakmakta. Zaten bir yıl önce euro-dolar paritesi aynı yerdeydi; 1.33.. İşte bu bazda baktığımızda, sepet bir yıl içinde yüzde 6 değer kazanmış. Buna bir de enflasyon eklendiğinde TL’nin değer kazanması yüzde 16’yı buluyor. Az değil. Ciddi bir rekabet gücü kaybı oluşmuş durumda ve bu sürüyor.
Parite farkı
Altı ay öncesiyle karşılaştırma da ilginç. Dolar o dönemde 1.45 TL’ydi ama euro-dolar paritesi 1.48 olduğundan AB’ye ihracat yapanlar mutluydu. Şimdi ise sıcak para girişi yoğunlaşırsa, yahut parite tekrar 6 ay önceki düzeyi olan 1.45 düzeyine gelirse, revalüasyon yahut TL’nin değer kazanması hızlanabilir. Bu durumda da dolarla ihracat yapan çok sıkıntıya düşebilir.
Unutmayalım ki, giderek daha fazla Uzakdoğu ülkelerinden gelen maliyet rekabeti yaşanıyor. Çin’in de yakın gelecekte ciddi bir revalüasyon yapacağı görünmüyor. O halde buna bir de kur dezavantajı geldiğinde ihracatta güç kaybı oluşuyor. Dışsal nedenlerle ihracatta güç kaybı olabilir, ama bizim makroekonomik politikalarımızdaki zafiyet nedeniyle rekabet gücünün yitirilmesi kabul edilemez. Üstelik bu durum, 2010 yılında durgunluktan çıkışın da hızını belirleyecek. Özetle, Tanrıverdi’nin hedefleri iyimserlik saçsa da, mali piyasalardaki son gelişmeler hiç de bunları desteklemiyor.