Gösterge Yasemin'deki bu iki değişikliği anlamaya çalıştım. Kuşkusuz 11 yaşındaki bir kızın küresel ısınma konusunda bilinçlenerek bir şeyler yapmaya çalışması son derece önemli. Hatta bir ara bahçemize yeni ağaçlar dikmemizi önermişti. "Okula bisikletle gitmek istiyorum" da dedi. Tabii bunun anlamsız olduğunu anlattık. Ancak demek ki, arkadaş çevresinde, ya da daha büyük olasılıkla okulunda bu konuda bir bilinç veriliyor. O da bunu özümseyerek yaşamında bir parça haline getirebiliyor. Büyük kızım Yasemin geçen yıl ikide bir evdeki lambaları söndürmekle yetmiyor, kapattığı elektronik eşyanın kırmızı ışığının da sönmesi için fişi elektrikten çekiyordu. Arabamı da yıkayamaz olmuştum; küresel ısınma ve kuraklığın su kıtlığı yaratacağı kaygısıyla Yasemin bana engel oluyordu. Son zamanlarda baktım Yasemin artık umursamaz olmuş. Şimdi lambaları yine ben kapatıyorum. Ancak son zamanlarda ne oldu da, Yasemin bu duyarlılığını yitirdi? Acaba ben mi yeterince onu desteklemedim? Yoksa ona verilen bilinçlendirme mi geçici kaldı? Yahut başka özel sorunları karşısında bunu dikkate alamaz oldu? Her neyse, evrensel insani sorumluluğu olan bireyler olarak çocuklarımıza böylesi duyarlıklar kazandırmaya çalışmalıyız. Haziran ayında eski bankacı Akın Öngör'ün başkanlığını yaptığı, Türkiye'deki Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı dünya çapında bir seferberlik başlatan ABD eski Başkan Yardımcısı'nı İstanbul'a bir konuşma yapmak üzere davet etmişti. Al Gore, modern çağın en büyük tehditlerinden biri olan "küresel iklim değişikliği" konusunda çeşitli ülkelerde kitleleri bilinçlendirmeye çalışıyor. Al Gore'un izlediğimiz bu sunumu Oscar Ödüllü "Uygunsuz Gerçek" filmine de esin kaynağı olmuştu. Eriyen buzullar, son yıllarda sayısı artan fırtınalar hep yaşadığımız küresel ısınmanın etkilediği felaketler. Yasemin'deki değişim Ardından ağustos ayında hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) bir rapor yayımladı ve Türkiye'nin sera etkisi yaratan gazların salımı açısından dünyada 21. sırada olduğunu açıkladı. Pek parlak bir durum değil tabii. Türkiye 1990'da 272 milyon ton, 2000'de 355 milyon ton, 2004'te ise 357 milyon ton karbondioksit salımına yol açmış. Diğer bir deyimle, Türkiye 1990-2000 yılları arasında karbondioksit salımını yüzde 31 artırarak bu alanda da üst sıralara tırmanıvermiş.Ancak dünyada en fazla sera gazı bırakan ülkeler ABD, Çin ve Rusya. Bu ülkelerin de iki ortak noktası var. Birincisi yüksek nüfusa sahip olmaları, ikincisi de sanayilerinin gelişmiş olması. Tabii her iki etmen de aslında doğrudan sera gazı salımına yol açmıyor. Hepsinden öte duyarsız, fütursuz ve gelecek kuşaklar konusunda sevgisiz olmak gerekiyor! Doğal dengelerin bozulması, küresel ısınma gibi sorunlar elbette dünyada nüfusun geometrik biçimde artarak dünyadaki kaynakların hunharca kullanılmasından ortaya çıkıyor. Dolayısıyla gerçek çözüm, nüfusun artış hızını geriye çevirmekte. Çocuklarımızı şimdiden bu konuda duyarlı yetiştirebilirsek çok önemli bir mesafe kazanılmış olur. hgunes@milliyet.com.tr Türkiye'nin zarar katkısı