Gösterge Kimileri bunun artık verimlilikle sağlanmasının çok önemli olduğunu belirtirken, kimileri de iç talebin daha egemen olduğunu ve bunun da dış açığa yol açtığından sürdürülemez olduğunu savunuyor. Gerçek nerede? Tartışalım.Önce verimlilikten başlayalım. Gerçekten 2001 krizinin yarattığı ve daha sonra uygulanan belki de en önemli değişim verimlilik artışı oldu. 1996-2000 döneminde verimlilik artışlarının büyümeye katkısı yüzde 25 kadardı. Yani 4 puanlık büyümenin 1 puanı verimlilikten geliyordu. 1993-2002 döneminde Türkiye ekonomisinin yılda ortalama yüzde 2,6 büyüdüğü dikkate alınırsa her yıl verimlilikle sadece 0,5 puan büyüme sağlandığı ortaya çıkar. Oysa 2001-2005 arası verimlilik artışlarının büyümeye katkısı yüzde 42'ye çıktı. 2002-2006 arası büyümenin ortalama yüzde 7,6'ye çıktığı düşünülürse, her yıl verimlilikle en az 3 puanlık büyüme sağlandığı ortaya çıkar. Demek ki, verimlilikle geçmişte elde edilenden 6 kat daha fazla büyüme elde edilmeye başlanmış. Bu son derece önemli.2006 yılının ekim ayında değerli bir ekonomist ve Harvard Üniversitesi'nde profesör olan Dani Rodrik Türkiye'deydi. "Türkiye'de Kur, Verimlilik ve Büyüme" başlıklı bir konuşma yapmıştı. Bu konuşmada Rodrik, verimlilik, yapısal değişim, kayıt-içi imalat sanayine kaynak aktarımı, sanayide yatırım ortamı ve rekabetçi kura dayalı bir büyüme perspektifinin kalıcı ve sürdürülebilir olacağını savunmuştu. Özellikle ekonomik açıdan faal olan emeğin daha iyi kullanılmasını Rodrik Türkiye'de verimliliği artırabilecek en önemli unsur olarak önermişti. Bu da açıkçası emeğin daha iyi eğitilmesi ya da nitelikli hale getirilmesi anlamını taşıyor. Seçimlerden önce de bir yazımızda belirtmiştik. Türkiye yüksek bir hızda büyüse de bu başarı abartılmamalı. Çünkü birçok gelişmekte olan ülke çok daha hızlı büyüyor. Üstelik Türkiye'de son yıllarda büyüme konusunda farklı görüşler var. (%) 1988-1997 2003-2006Doğu Avrupa 0.9 5.5Afrika 2.3 5.2Yükselen Asya 7.9 7.4TÜRKİYE 4.5 7.4 Buraya kadar her şey malum. Ancak verimlilik artışının bu hızda sürdürülmesi de mümkün değil. Örneğin 2006 yılında verimlilik artışının büyümeye katkısı yüzde 38'e düştü. DPT önümüzdeki dönemde bunun daha da düşmesini bekliyor. Dani Rodrik bundan böyle Merkez Bankası'nın (MB) farklı bir kur politikasıyla ve reel kur yükseltilerek büyümenin sürdürülebileceğini savunuyor. Bunun için de MB'nin rezervlerini artırması gerekiyor.Rehavete kapılmayalım. Kriz sonrası büyüme hızı yükseldi. Ancak bu performansın artık sonuna geliyoruz. Yeni bir strateji, yeni bir yapılanma gerektiriyor. Yarın iç talep konusunu değerlendireceğiz. hgunes@milliyet.com.tr BÜYÜME ORANLARI