Köşe yazarlığına 20 yıl önce bir yerel bir gazetede başlamıştım. Sonra, malum, Yeni Yüzyıl macerası. Sonra da küçük yaşlardan bu yana evimize gelen Milliyet gazetesinde köşe sahibi oluş! Ve tabii zevkten dört köşe oluşum.
Sekiz yıldır buradayım. Kuşkusuz Milliyet, yorum tarafı en güçlü gazete. Zaten öyle olmasaydı, internet gazetesi diğer tüm gazeteleri sollayamazdı.
Milliyet’e geldikten bir süre sonra aramıza Çetin Altan katıldı. Böylece Hasan Pulur ve Çetin Altan gibi kültleşmiş isimlerle aynı gazeteyi paylaşma gururunu yaşadım. Tabii Ece Temelkuran gibi sol duruşunu çağdaş ve ironik biçimde ifade eden gençleri de burada görmek ayrı bir mutluluk veriyor.
Gazetede birçok dostlar edindim. Yazı yazmaktan hep keyif aldım. Her konuyu kaleme almaya başladığımda bana bu köşenin verilme nedenini düşünürüm. Bu benim okuyucuya ne vermem gerektiğini de belirler. Ben aslında bir bilim adamıyım. Gazeteci değil. O zaman benden beklenen okuyucuyu eğlendirmem ya da taze haber yetiştirmem olamaz. Benden okuyucuyu bilgilendirmem yahut haberi yorumlamamam beklendiğini düşünürüm, öyle de yazarım.
Bizde gazetecilik
Türkiye’deki oldukça yaygın olan köşe yazarlığı, Batı ülkelerinde pek yoktur. Kimi zaman çıkan köşe yazıları da imzasızdır. Uzun yıllar köşe yazarı enflasyonunu eleştirmişimdir; “Haber yok, yazar çok” diye. Üstelik Batı’da gazeteciler aynı zamanda haberi yapan kişilerdir.
Ancak son zamanlarda bu fikrim değişti. Çünkü ülkemizde gazeteler çok farklı nedenlerle alınıyor. Kuşkusuz gazete geleneksel olarak haber edinmek ya da güncel gelişmelere ilişkin bilgiler almak içindir. Ancak son zamanlarda haber için herkes televizyon ya da radyoya bakıyor. Gazeteler ise okuyucunun duygu ve düşüncelerinin dışavurumu için isteniyor. Gazete bunu en keskin biçimde yansıttıkça talep görüyor. Birçok gazete için de köşe yazarı kadrosu bu nedenle önemli.
Okuyucu köşe yazısını okuyor ve şöyle diyor: “Gördün mü, Bekir Coşkun nasıl geçirmiş hükümete? Tam tersyüz etmiş vallahi. Bütün kepazeliklerini dökmüş ortaya!” Yahut AKP yanlısı bir okuyucu da “Bugün bir Fehmi Koru okudum abi, Baykal’ı yerden yere vurmuş. CHP’yi rezil etmiş. Süperdi!” Kısacası, bizde okuyucu köşe yazarı için gazete alıyor. Ve onu okuyup deşarj oluyor. Her gün de bu deşarja ihtiyacı oluyor.
Polemik yapmak
Mülayim, estek köstek yapan, ciddi köşe yazıları ise pek ilgi çekmiyor. Çünkü okuyucunun fikrini değiştirmesi zaten gerekmiyor. Yeni bir bilgi alması da lüzumsuz. Sadece birinin çıkıp güzelce karşı tarafı batırıp çıkarması isteniyor. İşte bu anlamda anlıyorum ki benim okunmam beklenmiyor. Benim yazılarımla kimse deşarj olamıyor, aksine, gerekli gereksiz bilgilerle şarj ediliyor.
Mamafih, kimi zaman okuyucu sayısını artırmak için polemik yapmayı düşünmedim değil. Ama itibar yitirmekten çekindim. Bu durumda tek önerim; bu köşeyi okuyup bilgileri aldıktan sonra bir de deşarj olmak için elinde kılıçla gezenlerin köşelerini okuyun.