Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Erçel'e katılmıyoruz. Erçel tezlerini üç temele dayandırıyor: birincisi, kur politikasında hata olmaması; ikincisi, kamu maliyesindeki disiplinin sürmesi ve nihayet para politikasının doğru tasarımı.Bize göre Erçel'in 2000 programını savunması yersiz. Çünkü o programın tasarımı da, kurgusu da yanlıştı. Birincisi, siyasal istikrar yoktu. Çoklu ve uyumsuz bir koalisyon vardı. İkincisi, dış konjonktür de uygun değildi. ABD ekonomisi canlıydı, ama global bir durgunluk söz konusuydu. Üçüncüsü, Rusya krizi Türk ekonomisini ciddi biçimde sarsmıştı. Yapıda bir zafiyet vardı. Hepsinden öte, Asya kriziyle birlikte uluslararası sermayenin kura dayalı istikrar programlarına güveni azalmıştı. En ufak sarsıntıda ülkeyi terk etme eğilimleri vardı. Gelelim diğer konulara. Kura dayalı istikrar programının tasarlanmasının temel nedeni kurun beklentileri belirlemesiydi. Gerçekten de böyle oldu. Kurun tutulması fiyatları etkiledi. Ancak ciddi gecikmeler ve cari işlemler üzerinde ciddi bir hasarla. Kira gibi geçmişe endeksli diğer sözleşmeler ne yazık ki, uzun süre düzeltilemedi. Uyumsuzluk oldu. Dış ticaret açığı da uçtu gitti.1999 yılında resesyon yaşandığından ithalat talebi düşüktü. Program yürürlüğe konulunca ekonomik canlanmayla birlikte ithalatın patlayacağı öngörülerek devalüasyon yapıldı ama yetersiz kaldı. Doların güçlenmesi ve petrol fiyatlarının yükselmesi gibi şansızlıklar da buna tuz biber ekti. Unutmayalım, 2000 yılında ortaya çıkan 10 milyar dolarlık cari işlemler açığının hemen tamamı sıcak parayla finanse edildi. Üstelik o tarihte böylesi bir paranın geleceği belli olmasına rağmen sıcak para vergilendirilmedi. İthalatı frenleyecek vergiler ise çok geç devreye girdi.Kura dayalı programların iki zafiyeti vardır. Birincisi, mali sektör çok güçlü olmalıdır. İkincisi, dış denge sorunu olmamalıdır. Oysa Türkiye'de hep dış denge sorunu olmuştur. Mali sektör de belki de en zayıf dönemindeydi. Kamu bankaları zarardaydı. Özel bankalar da ancak riskli pozisyonlarla kârlılık elde ediyordu. Sermayeler ise dökülüyordu. İşin daha da riskli tarafı kamu borcunun çevrilme maliyetinin yüksekliğiydi.Hepsinden önemlisi, mali disiplin. 2001 ve 2002 yıllarında da mali disiplin uygulandı (ortalama yüzde 5). Ama 2003-2005 arasında uygulanan mali disiplinle (ortalama yüzde 6,5) 2000 yılınınkini (yüzde 2,5) mukayese etmek bile mümkün olmaz. Bütün bu anlattıklarımız kura dayalı bir istikrar programının hiçbir biçimde başarılı olmayacağı anlamına gelmiyor. Ancak 2000 yılında uygulanan program yanlış zamanda, yanlış yapıda ve yanlış biçimde uygulandı. Ve tabii çöktü. Kimse de Başbakan Yardımcısı Cumhurbaşkanı'nın önüne Anayasa attı diye kriz oldu sanmasın. Herhangi bir başka olay aynı etkiyi yaratabilirdi. Asıl kabahatli ise o programı öneren, yani okyanus ötesindeki ülkenin başkentindeki bir kurum! hgunes@milliyet.com.tr Merkez Bankası eski Başkanı Gazi Erçel köşe yazarlığı yaptığı gazetede uzun süredir 2000 yılında uygulanan kura dayalı istikrar programını savunuyor. Erçel'e göre bugün geldiğimiz noktaya o programla da gelecektik. Sadece yol uzadı, krizle birlikte kaybettiğimiz eşeklerimizi şimdi bulup seviniyoruz. Yani ortada bir fark yok. Çünkü Erçel'e göre o zamanki makro parametrelerle bugün erişilenler arasında pek bir fark yok.