Geçtiğimiz hafta bir haber vardı: Son 2 ayda sınır kapılarında 34 milyon adet kaçak ilaç elde edilmiş. Demek ki, kaçakçılığı özendiren bir yapı var. Bu arada eczacılar da ilaç fiyatlarının düşürülmesinden son derece muzdarip. Kısacası, sektörde ciddi aksaklıklar yaşanıyor.
TEPAV (Toplamsal ve Ekonomik Araştırmalar Vakfı) geçen hafta bir kısa rapor yayımladı. Rapor özellikle genel sağlık giderlerinin gelişimi hakkında önemli bilgiler içeriyor. 2000 yılında kamunun genel sağlık giderleri milli gelir içinde yüzde 2.1’lik bir paya sahipmiş. Bunun yarısı tedavi giderleri, yarısı da ilaç giderleriymiş.
Fakat bu oran 2003 yılında milli gelir içinde yüzde 3’e kadar çıkmış. Yani olağanüstü bir artış yaşanmış. O dönemde tedavi ve ilaç masrafları dengedeymiş. 2005 yılında bazı tedbirler alınsa da, bu alandaki harcamalar disiplin altına alınamadığı için büyüme trendine sürmüş.
Bu yıl sağlık harcamalarının milli gelir içindeki payının yüzde 3.8’e çıkması bekleniyor. Bunun da yüzde 58’inin tedavi, yüzde 42’sinin ilaç olacağı düşünülüyor. Aslına bakılırsa ilaç ödemelerinin milli gelir içindeki payı artsa da, diğer tedavi masrafları daha da hızlı artmış.
Malum sağlık harcamalarının bir kısmı çalışanların primleriyle sağlansa da, gerisi bütçeden karşılanıyor. Bu da önemli bir yük. 2000-2002 döneminde sağlık ödemelerinin prim tahsilatlarına oranı yüzde 40’dan 51’e çıkmıştı. Sonra 2006 yılında tekrar aynı düzeye düşse de şimdi yine yüzde 55’e çıkmış durumda.
Sağlıkta harcama yükü artıyor
Yani sağlık harcamalarının bütçeye yükü giderek artıyor. Cari transferler kalemindeki şişmenin kaynağı da bu. SGK’nın gelir-gider dengesine bakıldığında farkın 31.5 milyon TL olan açığın bu yıl 44.3 milyon TL’ye çıktığı görülüyor. Milli gelire oran olarak ifade edildiğinde ise 2000 yılında yüzde 1.9 olan transferlerin 2007 yılında yüzde 3.9’a çıkması ürkütücü. Bu yıl açığın yüzde 5.7 olması bekleniyor. 2012 yılına dek de yüzde 5.4 düzeyinde tutulması hedefleniyor.
Özel hastanelerde tedavi olanağı disiplin altına alınamayınca 2008 yılında bütçedeki harcamalar yüzde 58 kadar artmıştı. İlaçta da aynı durum oldu. 2002 yılından bu yana devletin ödeme yaptığı ilaçların kutu sayısı yüzde 70 artmış. Hükümet reçete başına ilaç sayısı azalırken reçetenin maliyetinin artmasına takılmış. Orijinal ilaçlarda bile fiyat artışının yüzde 6’da kalmasına rağmen jenerik ürünlerde fiyat artışlarının yüzde 16’ya çıkması (20 yıllıklarda da yüzde 12) dikkat çekmiş. Bunun üzerine endişelenerek tedbir almak zorunda kalmış. Orijinal ürünlerin fiyat tavanı yüzde 40, jeneriklerin de yüzde 20 düşürülmüş.
Böylece bütçeden 2009 yılında 1, 2010 yılında da 3.2 milyar TL’lik tasarruf hedefleniyor. Hastalar ve devlet bundan yararlanacak olsa da, öte yandan, pazar yüzde 20 oranında daralmış olacak. Üreticiler 2.2 milyar TL, eczaneler de 600 milyon TL kadar daha az gelir elde edecekler. Tabii bu arada devlet de 230 milyon TL’lik KDV gelirinden olacak. Bu durumun tepki doğurmaması olanaksız.
Sektörün tepkisi karşısında tavanlar yüzde 66’ya yükseltilse de bu Türk Eczacılar Birliğini tatmin etmiyor. O nedenle de çıngar sürüyor.