Geçen hafta cuma günü Meclis’te 2010 yılı bütçe tasarısı oylandı. Tasarı 335 evet oyuna karşın, 102 karşı oyla kabul edildi. Ancak bu kez ana muhalefet partisi neden karşı oy kullanacağını önceden bir raporla (“Karşı Oy”) kamuoyuna duyurdu.
Rapor medyada çok az tartışıldı. Oysa ekim ayında CHP “Türkiye Ekonomisinin Krizi” başlıklı raporu kamuoyuna açıkladığında bile ilgi daha fazla olmuştu. Malum, öteden beri CHP ekonomik sorunlara yeterince ilgi göstermemesi nedeniyle eleştirilir. Çoğu zaman buna biz de katılırız. Fakat şimdi CHP ardı ardına rapor yayımlıyor, bakan yok!. Haliyle insan ana muhalefet partisinin bir raporunun, bir işadamının gazete sohbeti kadar ilgi çekmemesini merak ediyor!
Diğerlerinden ayrışan ekonomi
Raporunun başında küresel krizin hemen öncesinde diğer gelişmekte olan ülkelere göre Türkiye’de büyüme performansının düşmeye başladığı, krizde ise çok daha olumsuz etkilendiği verilerle gösteriliyor. Rapor aslında CHP lideri Baykal’ın bütçe konuşmasında bir hayli kullanıldı. Örneğin 2002 yılında AKP iktidara geldiğinde büyüme bakımından 29. sırada olan Türkiye’nin 2007 yılında 100. sıraya düştüğü, 2009 yılında ise 149 ülke içinde 136. sıraya düşmesi son derece çarpıcıydı.
Büyümedeki bu çarpıklık sonucu OECD ülkeleri arasında İspanya ve İrlanda’dan sonra kriz sürecinde en fazla işsizlik artışı Türkiye’de oluşmuş. CHP bu olumsuz gelişmeyi 3 etmene bağlıyor; yanlış büyüme stratejisi, seçimlere feda edilen mali disiplin ve krizin hafife alınması; yani (bizim tabirimizle) ciddiyetsizlik!
Yanlış büyüme stratejisi tespiti son derece önemli. Döviz rezervlerinin yetersizliği ve kur-faiz ilişkisinin yanlış tasarlanması 2001 sonrasında Türkiye ekonomisine büyük zarar verdi. Dış açığın sürekli borçlanma ile kapatıldığı, kâr ve faiz transferlerinin olağanüstü düzeyde arttığı, emek verimliliğindeki artışların kısmen ücretlere yansıdığı, katma değer artışlarının ise (2002-2007 döneminde) ticarete konu olmayan mallarda ve özellikle yurtiçi taleple elde edildiğini belirtiliyor.
OVMP umut vermiyor
Rapor Orta Vadeli Mali Programı da eleştiriyor. 2009 yılında gelinen noktanın bu programla büyük ölçüde değişmeyeceğini, büyümenin düşük, işsizliğin yüksek kalacağını savunuyor. OVMP’nin en şaşırtıcı varsayımı ise vergi gelirlerindeki artışlar. Özellikle dolaylı vergilerde öyle vergi gelirleri tasarlanıyor ki, ek vergiler konmadan (varsayılan vergi gelir esnekliğiyle) bunu elde etmek olanaksız.
Raporun son bölümünde borç dinamiklerindeki tehlikeli gelişmeye işaret ediliyor. Mevcut OVMP çerçevesinde 2007 yılında başlayan borç dinamiklerindeki bozulma 2014 yılına kadar pek düzelmeyebilir. Oysa birçok gelişmekte olan ülke bu konuda birkaç yıl içinde ciddi mesafe almayı hedefliyor.
Karşı Oy raporu oldukça doyurucu analizler içerse de, yani Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu riskleri net bir biçimde açıklasa da, CHP’nin iktidar iddiasını yansıtmıyor. Sergilenen bu tablonun nasıl tersine çevrileceğini de artık açıklamak gerekiyor. Hem de gecikmeden.