Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge Vergi gelirlerinin toplam kamu gelirleri içinde payı uzun süredir azalıyor. Üstelik geçen yıl özelleştirmeden elde edilen paralar bütçeye gelir yazılınca bu daha da belirgin hale geldi. Az değil, vergilerin yüzde 20'si kadar özelleştirme geliri elde ediliyor. Gerçi bu payın yüzde 16'ya düşmesi bekleniyor. Ama vergilerin toplam bütçe gelirleri içindeki payının bu denli düşük olması dikkat çekiyor. Açıkça bilmeliyiz ki, Türkiye'de vergiler ağır değil, aksine hafif. Ağır gelmesinin nedeni vergiye alışmamaktan kaynaklanıyor. Kırsal kesimden ya da tarımdan koparak kentlere gelen ve tarım dışı faaliyete henüz geçmiş birinin devlete vergi vermeyi yük görmemesi mümkün değil. Çünkü ülkemizde köylü hizmet almak için vergi değil, oy verir. Oysa kentlerde yurttaşlar hizmet almak için vergi verir. Oy pazarlığını daha az yapar. Hizmet karşılığının vergi olduğunun benimsenmesi de toplumsal olarak zaman alıyor. Demek ki ilk konu vergilerin yetersizliği... Ancak artırmak da kolay değil. Vergiler içinde en büyük pay özel tüketim vergisine (ÖTV) ait; yüzde 25.4. Ardından gelir vergisi geliyor; yüzde 21.7. İthalattan alınan KDV'nin payı ise yüzde 18.7, diğer yurtiçi KDV'nin payı ise yüzde 12.7'yi buluyor. Kısacası, vergilerin üçte biri KDV'den oluşuyor... ÖTV de çok yüksek. Kaldı ki, bu vergilerin yüksek olması sadece tahsilat kolaylığı değil. Aslında doğru dürüst gelir vergisi toplanabilse dolaylı vergiler de oransal olarak düşecek. Göze batmayacak.2007 yılı bütçe kanununda vergi gelirlerinin 158 milyar YTL olması yer almıştı. Maliye'nin tahminlerine göre, bu, 151 milyarda kalacak. Yani, yüzde 5 kadar bir sapma olacak. 2008 yılı için 171.2 milyar YTL'lik vergi gelirinin toplanması hedefleniyor. Bu yüzde 13.3'lük bir artış öngörmek anlamına geliyor. Fakat pek de gerçekçi değil. Çünkü ekonominin gelecek yıl daha da yavaş bir performans göstermesi bekleniyor. Vergiler KDV ağırlıklı 2005 yılında vergi gelirleri milli gelirin yüzde 35'ine varmıştı. 2006 yılında bu birdenbire yüzde 24.4'e düştü. Çünkü ithalat yavaşladı, iç tüketim daraldı. Böylece ithalat vergileri ve KDV tahsilatı düştü. Kısacası, vergi gelirlerinin yapısı son derece hassas. Ekonomi çok az kan kaybetse, gelirler hemen düşüyor. Tüketim verginin esas kaynağı olunca, bu yapı haliyle ortaya çıkıyor. Örneğin GSM sektöründe alınan vergiler oransal olarak dünya şampiyonu. Bu oran ülkemizde yüzde 67'ye ulaşabiliyor. Oysa Batı'da yüzde 7.5 ile 20 arasında değişiyor. Çaresi yok. Çok konuşan çok ödeyecek. İçki de öyle. İçen ödeyecek. Gerçi biraz kantarın topunun kaçtığı söylenebilir. Şarap sektörü ciddi biçimde baltalanırken, rakının şişesi 5 yıl önce 4 dolardı, bugün 20 dolara yaklaşıyor. Burada vergisi yetersiz olan bir tek sigara var. Gelişmiş ülkelerin hepsinde sigara daha pahalı. Üstelik çok da zararlı. Kendini yakan bari devlete hastane parası ödesin.Emek üzerindeki maliyet yükleri, yani vergi ve sigorta primlerinin düşmesi isteniyor. Bazı meslektaşlarım da bunu sık sık dile getiriyor. Çok da haklılar. Ancak mevcut gelir vergileri yetersizliği içinde bunlar nasıl düşürülür bilemiyoruz. Herhalde en doğrusu, toplam vergiler içinde yüzde 8'lere kadar düşen kurumlar vergilerini ciddi biçimde yukarı çekmek gerekiyor. İçen ödüyorsa, kazanan da ödesin! hgunes@milliyet.com.tr 2006'da hızla düştü