Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiyenin ABye tam üyeliğinin üç boyutu var. Biri, siyasal. Ancak burada kasıt sadece demokratik gelişmeler değil. Aynı zamanda da Avrupanın Türkiyeye gereksiniminin artması gerek. Bu da uluslararası gelişmelere yakından bağlı. İkincisi, sosyal. Avrupa Türkiyeyi yakından tanıdıkça üyelik kolaylaşacaktır. Ancak daha önemlisi bu süreçte ülkemizde eğitim düzeyinin hızla yükseltilmesi gerekiyor. Çünkü yakın gelecekte Avrupanın eğitimli bir topluma yine gereksinimi olacak. Ve nihayet üçüncüsü, ekonomik boyut; yani kişi başına düşen gelir ve refahın yükselmesi gereği. Kuşkusuz bu da ancak yüksek bir büyüme hızıyla elde edilecek.Türkiyede kişi başına düşen milli gelir 2003 yılında 3.400 dolarken yeni üye olan ülkeler ortalaması 6.300 dolardı. Satın alma gücü hesaplandığında ise yeni üye ülkelerin kişi başına düşen geliri 11.000 doları aşarken, Türkiyeninki 6.100dolarda kalıyordu. Yani neredeyse 2 kat.Dikkat ederseniz, Türkiyeyi Almanya, ya da Fransa gibi ülkelerle değil, yeni üye olan ülkelerle karşılaştırıyoruz. Bu ülkeler kadar zengin olsak tam üyelik kolaylaşacağına göre, bunu hesaplamak önemli.Önce mevcut IMF programını ele alalım. Önümüzdeki üç yıl yüzde 5 kadar büyüme öngörülüyor. Bu on yıl boyunca sürerse, nüfus artışı da yüzde 1de kalırsa, kişi başına milli gelir on yıl sonra yüzde 50 artmış olur. Yani kişi başına düşen gelir 5.100 dolara yükselir. Ancak bu arada bu ülkelerde kişi başına düşen gelir (ortalama yüzde 3 büyümeyle) 10 bin doları aşacağından, fark yine 2 kat olacaktır.Demek ki, yüzde 8 gibi çok daha yüksek bir büyüme hızını tutturmak gerekiyor. Bu durumda bile ancak 2017 yılında Türkiyede kişi başına düşen gelir 9.250 dolarla bu ülkelerin ortalamasını yakalamış olacaktır.ABnin gelişmiş ülkeleriyle karşılaştırmaya gelince. Türkiye ekonomisi 2016 yılına dek yüzde 8, daha sonra da hep yüzde 6 büyüse bile, şu andaki Avrupanın kişi başına ortalama gelirine ancak 2031 yılında ulaşacak görünüyor. Tabii onlar da yerinde saymayacak. Onların da kişi başına düşen geliri belki 3 kat artmış olacak. Kendimizi mutsuz etmeyelim ama, bugünkü zengin AB ortalamasını en iyi olasılıkla 2068 yılında yakalayacağımız gözüküyor.Kısacası, 2016dan önce tam üyelik biraz zor. Ancak tekrarlayalım; mevcut programla bu çok daha zor. Çünkü Türkiyenin hemen daha yüksek ve sürdürülebilir büyüme modelini tasarlaması ve yürürlüğe sokması gerekiyor. Bu da IMF ile değil, vizyonu olan bir hükümetle ancak mümkün. hgunes@milliyet.com.tr Türkiye artık Avrupanın yedeğine alınıyor. Tam üyelik hemen verilmese de, Türkiye Avrupaya üye olmak istediği müddetçe istenilenleri yapmak zorunda. Ancak yanlış anlaşılmasın. Kimi zaman bu istenilenler Ermeni soykırımı gibi abuk sabuk olsa da, çoğunlukla Türkiyenin demokratikleşmesi ve çağdaşlaşması yönünde gerekli ilerlemeler.