Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kimilerinin aklına kestirme çözümler geliyor. Örneğin İstanbul'da nüfusu azaltmak ya da trafiğe çıkan araç sayısını sınırlamak gibi seçenekler tartışılıyor. Oysa bunların hepsi nafile. Çünkü ne İstanbul'un nüfusu azaltılabilir ne de trafiğe çıkan araç sayısı sınırlanabilir. Bazıları da İstanbul'un daha pahalı hale getirilmesiyle göçün azaltılmasını savunuyor. Oysa bu durumda gelir düzeyi yüksek insanlar etkilenmezken, gelir düzeyi düşük insanlar sıkıntıya düşeceklerdir. Yani İstanbul'a yeni insan gelmesin derken hali hazırda oturanlar cezalandırılacak ve sosyal adalet zarar görecektir. İstanbul trafiğinin bu hale gelmesindeki etmenler belli. Bir kentin nüfusu 12 milyona yaklaşıyorsa ya da o kentte taşıt sayısı 2.4 milyona yaklaşıyorsa elbette orada trafik tıkanır. Bundan da daha doğal bir şey olamaz. Peki, ne yapacağız? Araç sayısına gelince. Bir zamanlar Atina'da tek ve çift rakamlı plaka uygulamaları vardı. Yürümedi. Bir ara bizde de bu yöntem hava kirliliğine karşı düşünülmüş ama vazgeçilmişti. Çünkü bu durumda belediyenin ya da polisin oturup araçların plakalarını kontrol etmesi gerekiyor. Üstelik haftada beş işgünü var. Yani haftayı eşit iki parçaya bölmek mümkün değil; bir kısım araç sahibi mağdur olacak. Kimi zenginler ise iki araç sahibi olduklarından, hiç etkilenmeyecek, kabak yine ortadireğin başına patlayacaktır.Trafiğe çıkan araç sayısını azaltma yolunun otomobille kentlerde işe gitmeyi pahalı hale getirmekten geçtiği sanılabilir. Yani İstanbul'da benzin çok pahalı olmalı, arabalara özel vergiler gelmeli ve böylece vatandaş illallah deyip özel otomobilden kaçmalı. Ancak bu durumda vatandaş neyle seyahat edecek? Çünkü özel otomobilin ikamesi yok. Kısacası, önce İstanbul'da adamakıllı bir metronun olması şart. Metro yapımı konusunda, kabul edelim ki, AKP sınıfta kaldı. Yamalı bohça gibi oraya buraya raylı sistem kurarak durumu idare etmeye çalışıyorlar. Beyhude öneriler Metroya gelinceye dek de belli çözümler yok değil. Birincisi, yollarda araçlar park ettiğinden, akışkanlık zayıf. Kent çok iç içe. Geniş park alanlarıyla yayılmış değil. Yani iki park eksikliği var. Trafik kurallarına uyulmayarak çok fazla şerit değiştiriliyor, kazalar oluşuyor ya da yol tamiratları tıkanıklıklar yaratıyor. İstanbul'da denenebilecek çözümlerden biri de tepe-yük fiyatlaması. Şu anda Londra'da böylesi bir sistem bir biçimde uygulanıyor. Kent merkezine trafiğin yoğun olduğu saatlerinde giren araçlar bunun bedelini önceden ödüyor. Aksi halde ceza kesiliyor. Bazı kentlerde ise özel araçlara belli aletler takılıyor ve kent merkezine girildiğinde kaldığı süre ve yoğunluk saatine göre para ödüyor. Herhalde trafik giderek yoğunlaşıyor. Buna sürekli çözüm arayanlar daha rahat, fakat yumurta kapıya geldiğinde çözüm arayanlar ise bir türlü keşmekeşten kurtulamıyor. Dikkat ediniz, İstanbul'un trafiği kilitlenmiş durumda. Onu yıllarca yönetmiş kişi de başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına atlamaya çalışıyor. Eh ne diyelim. Demek ki, yakında da başbakanlık kilitlenecek. hgunes@milliyet.com.tr Diğer metropollerde durum