Farkında mısınız bilmem, dünyada bankacılık sektöründe hızlı bir devletleşme gözleniyor. Çaresi yok; bankalar semeri devirdiler. Finans sektörünün tümden çökmemesi için devletler hem tek başlarına, hem de toplu olarak müdahalede bulunuyor.
Hafta sonunda iki önemli toplantı yapıldı. İlki ABD’nin de içinde olduğu G-7 ülkeleri toplantısıydı. Burada somut hiçbir adım atılmadı. Ama eşgüdüm içinde, bankacılık sistemine gereken tüm yardımların yapılması kararlaştırıldı. Ardından, Türkiye’nin de içinde olduğu G-20 ülkeleri toplandı. Güzel güzel dertleştiler.
Hemen ardından, pazar akşamı AB’nin büyük ülkeleri toplandı. İşte bu toplantıda iki önemli karar alındı. Biri, bankalararası piyasada tüm işlemlere sınırsız ölçüde devlet garantisi verilmesi, diğeri, üye ülkelerin kendi ölçülerinde bankalara sermaye desteği sağlaması. Bu ikincisini İngiltere bir süredir hazırlamıştı.
Hisse karşılığı devlet desteği
İngiltere Maliye Bakanlığı’ndan konuyla ilgili olarak yapılan açıklamada, aralarında Royal Bank of Scotland, HBOS ve Lloyds TSB’nin bulunduğu üç bankanın devletin garantisinde hisse satışı gerçekleştirmesine, alınmayan bölümünün de bizzat devletin satın almasına karar verildiği belirtildi.
Bu operasyonun devlete maliyetinin 37 milyar sterlin olması öngörülüyor. Bu arada Barclays Bank da sermayesini 6.5 milyar dolar artırmayı planlandığını açıkladı.
Ancak bu da devlet garantisi altında yapılıyor.
Böylece tüm bankacılık sisteminde sermaye yeterlilik oranının yüzde 9’a ulaşması planlanıyor.
Uluslararası standart da yüzde 8.
Bu arada aynı yöntemle Almanya da bankalara 70 milyar euro’luk sermaye desteği vereceğini açıkladı. Yine ABD’nin de benzer bir hazırlık içinde olduğu belirtiliyor.
Bu arada kuyruğunu sallaya sallaya bizim IMF de devreye girdi. IMF Başkanı Strauss-Kahn, küresel finans sisteminin çökme eşiğindeyken bu planı desteklediğini belirtti.
Kriz tellalının önerileri
Bu arada krizi ilk öngörenlerden Profesör Nouriel Roubini de ilginç değerlendirmelerde bulundu. Roubini ikinci ve ortalama 150 baz puanlık bir faiz indirimini gerekli görüyor. Bunun yanı sıra, artık kurtarılamayacak şirketlerin bir tarafa bırakılarak belli bir yardımla ayağa kalkabilecek şirketlere öncelik verilmesini öneriyor.
Aileler üzerindeki haciz kararlarının askıya alınmasını, ödeme gücü olan finans kuruluşlarına likidite sağlanmasını, iş dünyasının sağlam kuruluşlarına kamu kredisi açılmasını ve büyük çaplı bir finansal canlandırma paketiyle işsizlere, altyapı projelerine ve yerel yönetimlere hükümetlerin kaynak aktarmasını istiyor.
Roubini’nin bu arada bizi de ilgilendiren bir önerisi var: Cari fazlası olan ülkelerin cari açık veren ülkelere finansman kolaylığı sağlaması. Keşke! Hükümet zil çalıp oynar!
Buradan da anlaşılıyor ki, krizden ancak devlet müdahalesi yahut devletin finans sektörünü devletleştirmesiyle çıkılacak. Modelin yaratıcısı yine İngilizler. Tıpkı İngiliz “ekonomi lordu” Keynes’in 1929 krizini devlet müdahalesiyle aşmayı önerdiği gibi.