Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sorunlu ülkenin dış ödemelerini yerine getirebilmesi için IMF borç para da verir. Bu borç hem parasal olarak önem taşır, hem de uluslararası finans çevrelerine olumlu bir mesajdır. Nitekim, IMF Türkiye'ye 2000 yılındaki bankacılık ve 2001 yılındaki dış açık krizinden sonra benzer reçeteleri önermişti. Tek farkla, devalüasyonun yerini dalgalı kur almıştı. IMF geleneksel olarak ödemeler dengesi krizlerine giren ülkelere yardım eder. Tabii belli önlemleri de şart koşar. Genellikle bu şartlar mali disiplin ile devalüasyondur. Böylece kamu açıklarının ortadan kalkacağı ve dış açığın azalacağı sanılır. 2000 Kasım'ında bankacılık krizi çıktığında 8 milyar dolarlık ek rezerv kolaylığı, Şubat Krizi sonrası da 19 milyar dolarlık ikinci bir paket gelmişti. Paketin böylesi büyük olmasının bizce üç nedeni vardı. Birincisi, IMF'nin kısmen kendisini krizden sorumlu tutması. İkincisi, alacaklı ülkelerden özellikle Almanya'nın ciddi endişelere kapılması. Ve nihayet, ABD'nin stratejik öneminden dolayı (hele daha sonra Irak'a tasarladığı müdahale düşünüldüğünde) Türkiye'yi istikrara kavuşturma arzusu.Açılan kredinin 16,5 milyar dolarını Türkiye Hazinesi iç borcu çevirmekte kullandı. O dönemin kırılganlığını çoğu kimse hatırlar. Borç büyük zorluklarla çevriliyordu. O günden bu yana IMF'den hem kredi kullanıldı, hem ödendi. Sonuçta 14,5 milyar dolarlık borç duruyor. Son günlerde Arjantin ve Brezilya'nın IMF'ye olan borcunu kapatması bizde de benzer bir tartışma yarattı. Ancak bunun yanıtı kolay değil. Zaten 2008 yılında IMF'ye olan borç 9 milyar dolara inecek. Bunu azar azar ödemek varken toptan ödemenin ne anlamı olabilir? Tek olumlu taraf, MB rezervlerinin azalması karşısında, bunun telafisi için piyasadan döviz toplaması ve kurun yukarı gitmesi. Bu, dış dengeyi olumlu etkileyebilir. Alınan borç büyüktü Öte yandan, IMF'ye borçlu olmak hiç de büyük bir handikap değil. Borcu erkenden kapatmak da ülkeyi risksiz hale getirmiyor. Aksine IMF bağlantısının olması belki de olumlu olarak nitelenebilir. Kaldı ki Türkiye, notu yükselmesine rağmen, uluslararası piyasalardan daha ucuz borçlanamıyor. Ayrıca, IMF'nin kredilerinin vade yapısı piyasalara göre daha uygun ve uzun. Türkiye'nin borç vade yapısını bozacak şekilde, böylesi bir borç ikamesine girmesi bu açıdan pek de anlamlı değil. Nihayet, borç ödendiğinde IMF'nin ekonomi üzerindeki etkisinin azalması ekonomik dengeleri kırılganlaştırabilir. Bugün AB sürecine girilmesi nedeniyle yaşanan pembe ortam, müzakerelerde olası bir olumsuz gelişmeyle tam tersi bir havaya dönüşebilir. Nihayet, Brezilya'nın dış borçları Türkiye'ye göre daha fazla olsa da, IMF'ye olan kısım milli geliri içinde oldukça düşük. Üstelik ödemeler dengesi sorunu yaşamıyor. İhracatı gayet güçlü ve bu nedenle borcunu azaltmak istemesi normal. Türkiye'nin ise dış açık nedeniyle dış borçları sürekli artıyor. Özellikle özel kesimin dış borçları. Kısacası, IMF'ye borç ödemeden önce dış denge sorununun düzeltilmesi gerek.Arjantin'e gelince. Bu ülkede dış borçlar azaltılıp, iç borca ikame ediliyor. Fakat Arjantin'in durumu çok farklı.Kısacası, Türkiye IMF'ye borç ödeyeceğine önce dış dengeyi sağlamak için rezervlerini güçlendirmelidir. hgunes@milliyet.com.tr İki uçlu durum