Son iki gündür basında IMF'nin Türk ekonomisindeki gelişmelerden kaygılı olduğu izlenimi var. Gerçekten IMF cari açıktan rahatsız. Ancak kim değil ki? IMF bu konuda yapılması gerekenleri son Gözden Geçirme Mektubu'nda taahhüde bağlamış. Ancak, mektupta IMF'nin genel olarak Türk ekonomisindeki gelişmelerden mutlu olduğu gözleniyor. Özellikle enflasyonla mücadelede elde edilen mesafe ile borç dinamiklerindeki gelişmelerin altı çiziliyor. Maastricht kriteri olan bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 3'ün, borç stokunun da yüzde 60'ın altına inmesi olumlu olarak değerlendiriliyor. Oysa son dönemde, kronik iyimserler dahil, birçok meslektaşımız durumdan rahatsız. IMF'nin endişelerini ise iki noktada toplamak mümkün. Biri, bilinen cari açık sorunu. Diğeri, kamu maliyesindeki dengeleri sarsma potansiyeli olan sosyal güvenlik açıkları. Cari açık konusunda IMF kurdaki reel değerlenmenin yanı sıra petrol fiyatlarındaki aşırı artışın etkili olduğunu belirtiyor. Gerçekten petrol fiyatlarındaki gevşeme kurdaki bir düzeltmeyle desteklenebilse, cari açık sorunu da daha makul boyutlara inebilir. IMF bu konuda para politikasında gevşeme ve rezerv destekleme politikasının güçlendirilmesini istiyor. Kimileri IMF'nin bundan böyle dalgalı değil, esnek kur sistemine geçilmesini talep ettiğini savunsa da, bu da doğru değil. Çünkü dalgalı kur sistemi nihayetinde esnek kur sisteminin ta kendisi. MB'den istenen, daha fazla döviz alımı yapması ve para tabanı hedefini gevşetmesi. Üstelik bu, MB'nin izlediği anti-enflasyonist "faiz politikasından" taviz vereceği anlamına da gelmiyor. Sadece likidite gevşetiliyor. Sosyal güvenlik sistemi ise kamu maliyesinde ciddi bir risk oluşturuyor. Sağlık harcamaları giderek daha büyük rakamlara ulaşırken 2005 yılında sosyal güvenlik açıklarının milli gelirin yüzde 4,5'ini aşacağı, ancak ertesi yıl daha makul bir düzeyde tutulabileceği öngörülüyor.Ancak, sosyal güvenlik reformu gerçekleşse bile, etkisi yıllar sonra ortaya çıkacak. Bu durumda, reform için hazırlanan yasa tasarısının Meclis'te şubata kadar bekletilmesinin sakıncaları ortada. Geciktikçe işler sarpa sarıyor.Senaryonun sonuçları şöyle: En başta TL değer yitirebilir. Ve bu bir miktar cari işlemlerdeki olumsuz gelişmeyi frenleyebilir. Sosyal güvenlik açıklarının büyümesinin frenlenmesi de kamu dengelerini düzenleyebilir. Ancak daha önceki hata ortadan kalkmıyor. Para ve maliye politikalarındaki bu tasarım hatasının 2005 yılından önce düzeltilmesi gerekirdi. Gecikildi. IMF bunu hep yapıyor. Uygulattığı programın yan etkilerini, hasarını önce görmezlikten geliyor. Sonra bunu sürdürülebilir sanıyor. Nihayet risk baş gösterince gerekli önlemler geç kalınarak alınıyor. Para politikasının gevşetilmesi ve maliye politikasının sıkılması ta 2004 yılında alınması gereken önlemlerdi. Neyse, geç olsun, güç olmasın, diyelim. Zararın neresinden dönülürse kârdır. hgunes@milliyet.com.tr IMF güdümlü programlar uygulanırken Washington eleştirilerin dozu ve zamanlamasına özen gösterir. Çok erken, piyasaları rahatsız edecek dozdaki uyarılardan kaçınır. Bu tip uyarılar önceden doğrudan hükümete iletilerek gerekli düzenlemeler talep edilir.