Yani gelişmekte olan ülkelerin (GÜ) ekonomik dengeleri dünyadaki mali gelişmelere bağlı hale geldi. Öte yandan, global olarak mali piyasalardaki gelişmeler de bağımsız değil. Gelişmekte olan ülkelerdeki etki yönünün tersine, özellikle ABD ekonomisindeki gelişmeler mali piyasalardaki gelişmelere yön veriyor. Kısacası, dünyadaki ekonomik dengeler global mali gelişmeler aracılığıyla gelişmekte olan ülkeleri etkiliyor. Açıklayalım. ABD ekonomisi çok ciddi kamu ve dış ticaret açığı veriyor. Bu da ABD'nin sürekli finansman gereksinimini doğuruyor. Ancak bu kolaylıkla halloluyor. Gerek Ortadoğu'da oluk oluk para kazanan petrol üreticileri, gerek Japonya veya Çin gibi ciddi dış ticaret fazlası yaratan ülkeler ellerinde biriken fonları ABD Hazinesi'ne borç olarak veriyor, sorun kalmıyor. Artık bir olgu çok belirgin: Global olarak mali piyasalardaki gelişmeler gelişmekte olan ülkelerin mali piyasalarını belirlerken, o ülkelerin makroekonomik dengelerini de belirliyor. Diğer yandan, son yıllarda ekonomik canlanmayı sağlamak için sürekli düşürülen ABD Merkez Bankası (FED) faizleri dünyada müthiş bir likidite yaratıyordu. Ancak geçen yıl bu süreç tersine dönmeye başladı ve faizler artmaya başladı. Şimdi yeni FED Başkanı Bernanke ile beraber bu sürecin süreceği anlaşılıyor. Yani ABD yakında global olarak likidite yaratan bir unsur olmaktan çıkacak. Öte yandan, Avrupa Merkez Bankası da benzer bir yaklaşım içinde. Onlar da artık faizleri kademeli olarak yukarıya çekmek istiyor. Gırtlağına kadar ABD Hazine bonosu dolu olan Çin ve Japon merkez bankaları da farklı değil. En önemlisi, Japonya artık sıfıra yakın orandaki faizini yükseltmek istiyor. Böylece dışarı giden fonlar geriye gelecek. Çin de ABD'ye olan yatırımlarını azaltmak istiyor. Bu durumda ABD ancak daha yüksek faizle borçlanabilecek. Ve bu da uluslararası likiditeyi büsbütün daraltacak. Tüm gelişmiş dünyada yüksek faizli bir dönem yani sıkı para politikaları devreye giriyor. Ancak bunun hemen gerçekleşmesi beklenmiyor. Bununla beraber, bu beklenti hıçkırık gibi her sefer nüksettiğinde gelişmekte olan piyalar savruluyor. Türkiye, Brezilya vb. gibi ülkeler önümüzdeki aylarda gelişmiş ülkelerdeki her faiz yükselmesinde dalgalanacak görünüyor. Likidite artışının sonu Bununla beraber, geçen hafta çıkan, İsviçre Bankası UBS'nin raporunda, gelişmekte olan piyasalara iştahın azalmayacağı, son dalgalanmanın bir ayarlama olduğu ve alt seviyelerden yeni alımlar geleceği belirtiliyordu. Nitekim, ABD Hazinesi 10 yıllık tahvil faizinin çok fazla gidemediği, Avrupa'da reel faizlerin değişmediği ve dünyadaki hisse senedi piyasalarının sadece hafifçe dalgalandığı da işaret ediliyordu. Kısacası, UBS'ye göre önümüzdeki dönemde, oynaklık sıklaşsa da, bir yön değişikliği olmayacak. Kaldı ki, oynaklık da mali piyasalardaki oyunculara bol para kazandıracak.Geçen hafta Türkiye'deki dalgalanmanın temel nedeni global piyasalardaki beklenti değişimiydi. Böylece, hem kur yükseldi, hem borsa düştü. Bu hafta piyasalar yavaş yavaş sakinleşmeye başlasa da, bu yıl bu tür hareketlere hazırlıklı olmalıyız. hgunes@milliyet.com.tr Gelişmekte olan ülkeler