Baştan belirtelim; klarnete ilgimiz elbette Kandıralı oluşumuzdan kaynaklanıyor. Malum, Kandıra'da nüfusun onda biri Romandır. Ve bunların çoğu müzikle doğup büyür. Ben manavım; yani yerli Türküm. Ama Roman olsaydım gocunmazdım. Nitekim, üç yıl önce Aksiyon dergisinde ailemin Roman olduğu iddiasıyla biri çıktığında Kandıra'da akrabalarım tazminat davası açmaya kalktılar. Ben de "İstiyorsanız tekzip edelim, ama tazminat yanlış olur" demiştim. Ne yazık ki, Türkiye'de en çok horlananlar onlar olmuştur. Bence klarnetin sesiyle onları ayağa kaldırmak gerek. Son zamanlarda medyada ülkenin klarnet ustalarını tanır olduk. Çok da iyi oldu. Çünkü klarnet kimileri tarafından faslın önde gelen aleti görülse de, Ege, özellikle Trakya'nın en temel folklorik sazıdır. Bizdeki klarnet Batı'dakinden de farklıdır. Birisi sibemoldür, diğeri sol. Marka ve model de değer farklılık getirir, ama abanoz kaplı bir klarnet, çalanını bir başka mutlu eder. Çünkü klarnet, Kandıra'daki deyişiyle "gırnata", tam bir roman çalgısıdır. Nitekim, roman olmayan gırnata ustaları pek makbul sayılmaz. Trakya'da da böyledir. Mesela bu işin önemli yuvalarından biri olan Keşan'da. Keşan'dan büyük ustalar yetişmiştir. Aguş lakaplı birini babamdan çok duyardım. Son zamanlarda Selim Sesler'i biliyorum. Gayet yetenekli. Otantik parçaları tercih ediyor. Kandıra'nın ise ayrı bir yeri vardır klarnette. Şu anda Sakarya'ya bağlı Dağazı köyünden bir zamanlar bir Hasan çıkmıştır ki, eline kimse su dökemezmiş. Ben yetişemedim. Yine, bir zamanlar Bango lakabıyla önemli bir usta varmış. Benim yetiştiğim en büyük usta, lakabıyla Şaşkın'dı. Rahmetli babamın ilkokuldan sınıf arkadaşı olan bu müthiş adamın asıl adı İsmail Kandıralı'ydı. Tam bir virtüozdu. Sokaklarda eskicilik yapan bu adamın şimdi adına bir sokak var. Şaşkın Kandıra'da kalmış, kardeşi İstanbul'a gelmiş ve Türkiye'nin klarnet duayeni olmuş: meşhur Mustafa Kandıralı. Oğlu Türkkan ise şimdi yine İstanbul'un bilinen yeteneklerinden.Ege'den de önemli klarnet ustaları çıkıyor. Son zamanlarda Bergama'dan çıkıp medyatik bir sima haline gelen ve müthiş yeteneklere sahip Hüsnü Şenlendirici var. Bence o klasik gırnatadan öte bir performans gösteriyor. Yine bir başka Egeli de, Bandırmalı Kirpi lakaplı, Bülent Altınbaş. O da çok farklı. Dinlediğinizde gerçekten tüyleriniz diken diken oluyor. Ayrı bir yeri var Barbaros Erköse'yi saymazsak ayıp etmiş oluruz. O, farklı bir klasmanda yer alıyor. Onun şöhreti Türkiye'yi aşıyor. Onu Anouar Brahem (Enver İbrahim) gibi yabancı sanatçılar bile tercih ediyor... Son zamanlarda bir de mektepli bir klarnet sanatçısı var: Serkan Çağrı. Açıkçası, çok beğendim. Çağrı, hem konservatuvara gitmiş, hem de Keşanlı. Eh, daha ne istersiniz? Yaşı da genç. Büyük gelecek vaat ediyor. Yazın içindeyiz. Bir sürü yerde düğünler oluyor. Ama bizim bölgede artık çağıracak doğru dürüst saz ekibi bulunmuyor. Oysa ben kulağımın dibinde Şaşkın'ın gırnata üflemesiyle büyüdüm. Gırnata ölecek diye ödüm kopuyor. Bu nedenle ortaya çıkan bu gırnatacı sanatçıları tanıdıkça yüreğime su serpiliyor.Babam öldüğünde mezarı başında Şaşkın çaldı. Bakalım ben göçtüğümde başımda kim çalacak? hgunes@milliyet.com.tr Başımda kim çalacak?