1912 yılında doğan bu ekonomist, akademik yaşamının önemli bir bölümünü muhafazakâr ekonomistlerin yığıldığı Chicago Üniversitesi'nde geçirmiştir. Bu üniversite son elli yıldır farklı alanlarda olsa da hep müdahalesiz piyasa ekonomisini savunan bilim adamlarını barındırmıştır.Friedman'ın çıkışıyla sonraki yazıları arasında ciddi bir süre farkı vardır. Friedman'ı şöhrete kavuşturan ilk yapıtı 1956 yılında yayımladığı "Paranın Miktar Teorisi" başlıklı makaledir. 1963 yılında Anna Schwartz ile birlikte ABD'nin 1867'den itibaren yaşadığı enflasyon olgusunun tamamıyla parasal olduğuna dair yazdığı makale bir köşe taşı olmuştur. Altı yıl sonra "Paranın Optimum Miktarı" başlıklı çalışması ile 1970 yılında yayımladığı "Para Teorisindeki Karşı Devrim" makalesi de diğer iki önemli yapıtıdır. Milton Friedman öleli bir haftayı geçiyor. Friedman (Keynes'ten sonra) 20. yüzyılın en etkili ikinci iktisatçısı oldu. Keynes'in 2. Dünya Savaşı sonrası devletin ekonomiye müdahale eden politikalarını haklı hale getiren teorilerinden sonra, Friedman büyük ölçüde 19. yüzyıl iktisatçılarının tezlerinden hareketle devletin müdahalesine son verilmesini savundu. Bu makaleleri Friedman'ı birdenbire revaçta yapmamıştır. Batı ekonomilerinin 1974 yılında petrol kriziyle beraber ciddi bir sıkıntı içine girmesiyle ve Keynezyen iktisatçıların çözüm bulmakta zorlanmasıyla, muhafazakârlar bu tür politikalara sahip çıkmışlardır. Özellikle ABD'de Reagan ve İngiltere'de Thatcher. Friedman 1970'li hatta 1980'li yılların Batı ekonomilerinde uygulanan istikrar politikalarının mimarı oldu. Keynes'in önerdiğinin aksine kamu harcamaları frenlenmeye çalışıldı, para arzı sıkıldı. Enflasyon da haliyle düştü. Tabii ortaya muazzam da bir işsizlik çıktı. Bu arada 1977 yılında Nobel Ödülü'nü aldı.Asıl önemlisi, dünyada hemen hemen çoğu Merkez Bankası artık bu ideolojinin bir parçası haline geldi. Çoğu Merkez Bankası parasal hedefler koyarak enflasyonu kontrol etmeye çalıştı. Fakat ilginçtir, kamu harcamaları milli gelir içinde küçültülemedi. Aksine giderek büyüdü. Çünkü kamunun toplumsal görevleri azalmadığı gibi, toplumun eğitim ve sağlık gereksinimi arttı. Hepsinden önemlisi, kamunun sosyal güvenlik alanındaki yükümlülüğü genişledi. Petrol krizi ve stagflasyon Monetarizmin kökeninde hiç kuşkusuz Hayek ve Von Mises gibi Avusturya iktisatçılarının izleri, etkileri vardır. Yani piyasa çalışır bir mekanizmadır ve buna müdahale gereksiz olduğu gibi zararlıdır. Bu görüşün tıkandığı alan ise işsizliktir. Emek piyasasında sürekli bir dengesizlik yaşanması karşısında işsizliğin tanımı Friedman ve izleyicileri tarafından iyiden iyiye çarpıtılmıştır: İşsizler aslında iş olduğu halde cari ücret üzerinden iş kabul etmeyenlerdir. Ya da devletin müdahalesi sonucu iş piyasasında katılıklar oluşmuştur.Monetarizm günümüzde hâlâ işsizlik karşısında mücadelede başarısızdır. Geriye tabii fiyat istikrarı kalıyor. Fakat parasal hedeflerle enflasyonun kontrolü politikaları da gerek gelişmekte, gerekse de gelişmiş ülkelerde tam bir başarı sağlamış sayılamaz. Çünkü genellikle dar tanımlı parasal hedefler (ki bunların kontrolü daha kolaydır) ortaya konulmuş, bunlar da nominal milli geliri kontrol etmekte sınırlı başarı elde etmiştir.Biz ne kadar eleştirsek de, gençlik yıllarımızda öcü gibi gördüğümüz Friedman, son çeyrek yüzyılda birçok ülkenin uyguladığı ekonomi politikasına damgasını vurdu. hgunes@milliyet.com.tr Kökeni piyasaperestlik