Anımsıyorum, 2001 yılının yaz aylarında Hazine borçlanmakta güçlük çektiğinde bankalar sabit kuponlu kâğıtlardan başkalarına rağbet etmeyeceklerini dayatıyordu. Biz bir yazımızda, Hazine yüksek reel faiz ödemesin diye, endeksli borçlanma senetlerini savunuyorduk. IMF de öyle istiyordu. Ama Hazine bürokratları bankalara teslim oldu. Sonra da Ekonomiden Sorumlu Bakan'la yakınlığımız nedeniyle, kimi bürokratlar (duyduğumuza göre) akıl vermemizi kıskanıp iftira attılar. Bizi finans kesiminin temsilcisi olmakla suçladılar. Biliyor musunuz, bunların bazıları şimdi finans kesiminde çalışıyor! Dünkü enflasyona endeksli bono ihalesinin ilk aşamasında ortalamadan almak için giden teklifler inanılmaz boyutta oldu. Bu borçlanma senedinin bu denli ilgi görmesi aslında gayet ilginç. Gelelim ihaleye. Bu kâğıda yabancıların daha fazla ilgi gösterdiği biliniyor. Bu da gösteriyor ki, özellikle yabancıların, Türkiye ekonomisindeki gerek enflasyon beklentisi, gerek risklerle ilgili algılamaları gayet olumlu. İhalede enflasyon veri olarak kabul edilmemeli. Enflasyonun yüzde 20 olduğu bir ortamda yüzde 9.5'lik bir ek (reel değil) getiri makul sayılsa da, yüzde 35'e çıkıldığında bu ek getiri yetersiz kalabilir. Demek ki, enflasyonla ilgili beklentiler oldukça makul düzeylerde. Örneğin dün CNBC-e'nin 9 yatırımcı kuruluştan aldığı, 2007-2012 dönemindeki enflasyon gelişmesi yüzde 6.5'ten başlayıp yüzde 3.8'e ineceği yönündeydi. Anlaşılıyor ki, 2007 yılında yüzde 5-6, ileriki yıllarda ise daha düşük bir enflasyon düzeyi bekleniyor. Siyasal ya da ekonomik riskler de pek önemsenmiyor ki, böylesi bir talep oluşuyor. TL bir yatırım aracına, hele yabancıların, yatırım yapanın en büyük kaygısı döviz kurudur. 32 milyar dolarlık cari açığa rağmen bu denli bir talebin oluşması böylesi bir kaygının güçlü olmadığını gösteriyor. Yabancılar iyimser Kimileri ise, uzun vadede bir kur düzeltme hareketi gerçekleşse bile, enflasyona yansıyacağı için, bunun yine de korunduğunu düşünüyor. Bu görüş aslında gerçeklerden epeyce uzak. Birincisi, kur hareketlerinin etkili olduğu fiyat endeksi TÜFE değil, üretici fiyatları, yani ÜFE. İkincisi, bırakınız etkideki gecikmeleri, kur ile enflasyon arasında bile bire bir ilişki artık yok. En son yapılan Merkez Bankası araştırmasında bile bu ilişki yüzde 30 düzeyindeydi. Örneğin sıcak para şu veya bu nedenle çıkmaya kalksa, kur 1.85'e ya da 1.95'e çıksa, yani yüzde 40 yukarı gitse (zamanla tekrar gevşese dahi) bunun enflasyon yansıması sınırlı olabilir. Diğer bir deyimle, bu kâğıdın talebinde kur düzeltmesi senaryosu yok, olsa olsa yanlış varsayımlar var. Bu kâğıda yoğun talep gelmesinin bir nedeni de seçimlerin etkisinden bağışık olması. Hem vadesi uzun, hem de endeksli olduğundan böylesi risklerin kapsandığı diye düşünülüyor.İhale sonrası Hazine'nin bu tür kâğıtları satmayı yeniden deneyeceğini düşünüyoruz. Şubat ayında Hazine borcun yüzde 77'si kadar borçlanacaktı. Ancak yüzde 137'si kadar borçlandı. Herhalde Hazine sıcak para dalgasından olabildiğince yararlanmak istiyor. hgunes@milliyet.com.tr Bononun bağışıklığı tartışmalı