Bugün ise Türk ekonomisi milli gelirinin neredeyse üçte biri kadar dış ticaret yapıyor. Yine artık yılda 9 milyar dolara yakın doğrudan yabancı sermaye, bunun birkaç katı da portföy yatırımı çekiyor. Yani artık dünya ekonomisiyle iç içe. 25 yıl önce Türk ekonomisi büyük ölçüde dünyaya kapalıydı. Gerek dış ticaretin milli gelir içindeki payı, gerek çektiği doğrudan yabancı sermaye, gerek finansal yatırımlar son derece sınırlıydı. Geçen hafta ABD'nin dış ticaret açığının 725 milyar dolar olduğu açıklandı. Yine geçen hafta ABD Merkez Bankası'nın çiçeği burnunda başkanı Ben Bernanke ilk açıklamasında faiz artırımlarının devam edebileceği sinyalini verdi. Aynı hafta Avrupa Merkez Bankası faizlerini çok az da olsa artırdı. Bütün bunlar uluslararası para piyasalarının önemli gelişmeleri ve her biri küresel ekonomik dengelerdeki belli değişikliklerin sonucu. Her birinde de Türkiye'deki mali piyasalar anında tepki veriyor.Asıl önemlisi, son zamanlarda bol konuşulan uluslararası likidite koşulları. Malum dünyada para son üç yıldır öylesine bol ki, sadece ABD veya Avrupa mali piyasalarına değil, daha fazla getirisi olan gelişmekte olan piyasalara da oluk oluk para akıyor. Üstelik bu akış kur sistemlerinin esnekleşmesi nedeniyle mali kriz riski de yaratmıyor. Yukarıdaki tabloya dikkat edilirse, gelişmekte olan ülkelere akan para iki yılda yüzde 60'a yakın artmış. Portföy yatırımları, yahut sıcak para ise yüzde 70'e yakın artmış. Daha da önemlisi, Batı'da faizler düşünce para kazanamayan bankalar bu ülkelere verdikleri kredileri sadece 2 yılda yüzde 183 artırmışlar. 725 milyar dolarlık açık Peki, bu likidite bolluğunun nedeni ne? Birincisi, son yıllarda ABD'de izlenen düşük faiz politikası. Bu parayı serbestleştirdi ve likidite dünyada çok hızlı bir dolaşıma girdi. İkincisi, ABD'de Enron ve Worldcom skandalları olunca para diğer ülkelere akmaya başladı. Kaldı ki, 11 Eylül'le birlikte tüm dengeler sarsıldı. ABD'de faizler iyiden iyiye gevşeyince para sağa sola kaçmaya başladı. Öte yandan, dünyada petrol fiyatları katlandı ve petrol üreticileri elde ettikleri bu ciddi kazançları mali piyasalara yönlendiriyor. Yine Çin'in çok büyük ölçüdeki dış fazlası ciddi bir rezerv artışına neden oldu. Ve bu rezerv artışı da mali piyasaları iştahlandırıyor.Ancak ABD'de faizlerin belli bir düzeye gelmesi nedeniyle birçok araştırma kuruluşu 2006'da koşulların değişeceğine dikkat çekiyor. Nitekim 2006 yılına Uluslararası Finans Enstitüsü'nün 2006 tahmini bu akımların 2006'da yüzde 11 kadar düşeceği üzerine. Elbette bu düşüşten küresel etkiler altında olan Türkiye de nasibini alacak. Ama kur yükselince yararları çok daha fazla olacak. Likidite bolluğunun sonu mu? hgunes@milliyet.com.tr