Bu gelişmenin ardında çeşitli nedenler var; birincisi, dünyada artık mali krizler gözlenmiyor. İkincisi ve daha önemlisi, ABD'de uzun süre faizler düşük tutularak gerek Batı'da, gerek gelişmekte olan ülkelerde büyüme teşvik edildi. Nihayet artık Çin dünyanın ekonomik büyüme performansına gözle görülür biçimde katkıda bulmaya başladı. Japonya'da da durum düzeliyor. Bütün bunlar yan yana geldiğinde de global ekonominin büyüme performansı yükseliyor. 1970'li yıllardan bu yana dünya ekonomisi en hızlı büyüme performanslarından birini sergiliyor. 2006 yılına ilişkin Barclays Capital'in global büyüme tahmini yüzde 4.8. Geçen yıl yüzde 4.6'ydı. 2004 yılında da dünya yüzde 5.2 büyümüştü. Kısacası, bu yıl da bir terslik olmazsa, ilk defa 4 yıl üst üste yüzde 4'ten fazla büyüme elde edilmiş olacak. Bu yıl Asya'nın yüzde 6.7, Latin Amerika'nın ise yüzde 4.4 büyümesi bekleniyor. Fakat, Avrupa moralleri bozuyor. Bu yıl için birçok ekonomistin tahmini yüzde 2 civarında. 2007 yılında bunun daha da düşmesi bekleniyor. Çünkü Avrupa Merkez Bankası gelecek yıl para politikasını daha sıkabilir ve bu da büyüme üzerinde etkili olur. Kaldı ki, Almanya'dan gelen ekonomik haberler pek parlak değil. Gordon Brown'un yönettiği (Maliye Bakanı) İngiliz ekonomisinin de bu yıl yüzde 2.2, gelecek yıl da yüzde 2.3 büyüme bekleniyor. Dünya ekonomisinin lokomotifi ABD'de ise tüketim hızla gelişiyor. Benzin hariç, bireysel harcamalarda artış yıllık bazda yüzde 5.1'e ulaşmış durumda. Bu aynı zamanda emlak fiyatlarının hızla düşmeyeceğini gösteriyor. Çünkü, tüketim talebinin ve harcamaların hâlâ güçlü olduğu görülüyor. ABD lokomotif Kısacası, Avrupa hariç, dünyanın tüm bölgelerinde yüksek bir büyüme performansı gözleniyor. Avrupa'nın düşük büyüme performansı da kendi içinde farklı politikaların izlenmesinden, fakat özellikle bir türlü esnek hale gelemeyen ekonomik yapıdan kaynaklanıyor. Örneğin ABD'nin 147 milyon kişiden oluşan işgücünün geçen yıl 54 milyonu işe alınmış, 51 milyon kişi de iş değiştirmiş. Oysa, tutucu Avrupa'da uzun vadeli işsizlik ABD'den 6 kat daha fazla. ABD'de işsizlerin yüzde 13'ü 12 ay içinde iş bulamazken, İngiltere'de bu oran yüzde 21, Fransa'da yüzde 42, Almanya'da yüzde 52 ve İtalya'da da yüzde 50. Ekonomide yeterince esnekliğin sağlanamaması nedeniyle Avrupa'da son on yılda verimlilik artışı yüzde 11'de kaldı. Oysa aynı dönemde ABD'deki artış yüzde 30'u aştı. Dünyada yüksek bir büyüme performansının yaşanması elbette altın, petrol gibi değerli madenlerin fiyatlarını yükseltiyor. Ancak gelişmekte olan ülkeler için akıldan çıkarılmaması gereken bir gerçek daha var: bu büyüme momentumunun ardında likidite bolluğu ve düşük faizler bulunuyor. Son yıllarda Türkiye'nin krizden kolay çıkmasında da bu konjonktür çok etkili oldu. Boş yere kimse böbürlenmesin.Dünya hızlı büyüse de Türkiye bundan tam olarak yararlanamıyor. Yararlananlar daha çok Çin ve Hindistan gibi ülkeler. hgunes@milliyet.com.tr Böbürlenmesinler