Olaya tersten bakalım. Hıristiyan ülkeler arasında dağlar kadar fark yok mu? Bakınız Afrika'daki Hıristiyan ülkelere ve Avrupa'dakilere.. Arada çok ciddi fark var. Kaldı ki, Müslüman ülkelerle Budist ülkeler arasında fark yok mu? Birçok Budist ülke Müslüman ülkeden geri. Budizm ülkeleri geri bırakır demek doğru olmaz. Dolayısıyla İslamı belli bir konuma sokuşturmak, onu küçültmek çok yanlış. Herkesin bayramı kutlu olsun. Bu bayramda dini bir konuya gireceğiz. Refahla din arasındaki ilişki öteden beri merak edilir. Bizde bazı tutucu-modernist kesimlerin söylemine göre, din toplumları geri bırakır. Hatta bunların kimisi İslam ülkelerinin geri kalmışlığına bakarak, İslamın ülkeleri geri bıraktığı kanısındadır. Gerçekten kimi Hıristiyan ülkeler, çoğu Müslüman ülkelerden daha zengindir. Ancak İslamla refah arasında ne ters, ne de düz bir ilişki vardır. Max Weber, Protestan etiğinin farklı olması nedeniyle bu toplumların daha farklı bir gelişme gösterdiğini savunmuştur. Gerçekten sanayileşme öncesi Protestan toplumlar Katoliklere göre daha farklı gelişmişlerdir. Reform elbette burada çok işlevsel bir role sahip oldu. Ancak konuyu sadece bu sınırda tutmak, ekonomiye de, toplumdaki diğer önemli değerlere de saygısızlık olur. Üstelik her toplum aynı doğal olanaklar üzerinde de oturmuyor.İşin doğrusu, İslam ülkelerinin geri kalmışlığını diğer etmenlerle açıklamaktır. Ortadoğu'da İsrail'i bir tarafa bırakırsak, İslam ülkeleri değil, tüm ülkeler geri kalmıştır. Neden Afrika geri kalmıştır da, Uzakdoğu daha az geri kalmıştır? Tekrarla, işi sadece dine bağlamak bizce çok yanlış. Ancak konuya farklı yaklaşan ülkemiz dışında da var. Mesela ABD'de geçen ay tamamlanan bir araştırma (J. Gruber: Dinsel Piyasa Yapısı, Dinsel Katılım ve Sonuçları: Din sizin için iyi mi?), dinsel katılım ikiye katlandığında aile gelirinin yüzde 9.1 oranında arttığını, refah yardımından yararlanmanın yüzde 16 düştüğünü, boşanmanın ise yüzde 4 azaldığını ve evlenme olasılığının yüzde 4.4 arttığını gösteriyordu. Doğal olanaklar farklı Bu araştırmaya dayanarak yanlış sonuçlara da varmamak gerek. Hıristiyanlarda daha varsıl kesimlerin dinsel bağlarının güçlü olduğu biliniyor. Oysa bazı Müslüman ülkelerde aksine modernleşme arzusuyla din, zengin kesimlerde önemini yitiriyor. Bu nedenle zengin kimselerin olduğu mahallelerde dinsel katılımın yüksek olmaması normal. Bunu tersten yorumlamak ve ilişkiyi çarpıtmak yanlış.Bununla beraber şu teze de katılmamak mümkün değil. Dini taassup, diğer bir deyimle dinsel bağnazlık toplumları elbette geri bırakıyor. Endülüs Emevileri öncesi İspanya'nın koyu ve bağnaz Katolik İspanya rejiminde ne denli geri kaldığı biliniyor. Yine aynı biçimde bağnaz İslami rejimlerin Arap yarımadasının güneyini nasıl cahilleştirdiği ve yoksullaştırdığı ortada.Din bazı sosyal sorunların yaşanmasını engelliyor. Çünkü din çok ciddi ve katı bir ahlaki kod. Ancak insanın birbirine yarar sağlamak için ortaya koyduğu yaratıcılığı engellediğinde son derece baltalayıcı oluyor. Kısaca, toplumları geri bırakan din değil, insanların dini nasıl algıladığı ve uyguladığıdır. Diğer bir deyimle, bizi geri bırakan İslamın kendisi değil, İslamı belli biçimde uygulatmaya çalışanlardır. hgunes@milliyet.com.tr Zenginler için önemsiz