Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Küresel krizin inanılmaz cilveleri yaşanıyor. Bir bakıyorsunuz, “ikinci dalga gelecek” deniyor. Aradan birkaç ay geçiyor bu kez tam aksine “durgunluktan çıkıldığı anlaşıldı” deniyor. Tam herkes rehavet içine girmişken bu kez biri çıkıyor “durgunluktan çıkılması uzun sürecek” diyor. Tabii ki, kafalar karmakarışık oluyor. İşin doğrusu ise şu; küresel kriz bir çöküş ya da erime riskini büyük ölçüde atlattı. Ancak durgunluk atlatılmış değil.
Çünkü çok yavaş bir toparlanma süreci yaşanıyor. Bunun da nedeni mali piyasalar müthiş bir küresel paralellik gösterse de, ülke ekonomileri hiç de paralel bir performans sergilemiyor. Kimi ekonomiler hâlâ krizle pençeleşiyor. ABD bir toparlanma sürecine girse de, başta Yunanistan ve İspanya olmak üzere Avrupa’nın çoğu bu sancılı süreçten kurtulmuş değil. Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler küresel krizden çok sınırlı ölçüde etkilendi, ama birçok gelişmekte olan ülke sarsılmaya devam ediyor.

Haberin Devamı

Keynezyen politikalar
Küresel krizden çıkarken çoğu ülke benzer bir strateji uyguladı. Kabul etmeliyiz ki, gelişmiş ülkeler müthiş bir Keynezyen genişleme politikası uyguladılar. Hem maliye politikasında korkusuz biçimde kamu harcamalarını artırdılar, hem de parasal gevşemeye izin verdiler. Gelişmekte olan ülkeler de bundan etkilenip benzer bir süreci izlediler. Ve bu gerçekten başarılı oldu. Şimdi Ortodoks yani tutucu ekonomistler bu politikaların ileride enflasyona neden olacağını ve mutlaka tedbir alınması gerektiğini uyarıyor. ABD Merkez Bankası (FED) eski Başkanı Alan Greenspan de bunlardan biri. Geçen hafta Greenspan ciddi bir enflasyon riskinin köşede beklediğini belirtti. Fakat Greenspan’in zaten kendisi kabahatli. Bu noktaya gelişte onun büyük katkısı olmadı mı? 11 Eylül sonrası faizleri aşırı düzeyde düşüren oydu. Kaldı ki, kalıcı ve güçlü bir canlanma eğilimi henüz ABD’de gözlenmiş değil.

Kriz sonrası izlenecekler
Küresel krizden çıkışta elbette uygulanan bazı politikaların değişmesi gerekecek. Bunlardan biri de kuşkusuz parasal gevşemenin sona ermesi. Diğer bir deyimle faizlerin artırılması eninde sonunda mutlaka gündeme gelecek. Fakat bunun ekonomik canlanmanın enflasyona neden olabileceği anlaşıldığında (etki gecikmesi de düşünülerek) kademeli olarak yapılması gerekir. 2010 yazına girmeden de bunun başlaması olası görünmüyor.
Küresel krizden çıkışta yaşanan sorunlardan biri de bütçe açıklarına bağlı olarak yükselen kamu borçları. Malum bu sorunu olmayan ülkede bu sorun oluştu, bu sorunu olan ülkede de bu sorun derinleşti. Yunanistan ve İspanya krize girdi. İngiltere ise bankaları kurtarmak için verdiği yardım ve kredileri şimdi toparlama peşinde. ABD’de de TARP adı altında yapılan Hazine yardımlarını yüksek faiz yükü nedeniyle bankalar iade etmeye başlıyor.
Düşük faizli dönemin, Merkez Bankalarına şimdilik aşırı bir risk yüklemediği ortada. Artan kamu borçlarının da ileride ekonomik büyüme oluştuğunda göreli yükü azalacaktır. Dolayısıyla krizden çıkış konusunda kesin işaretleri görmeden politika değişimleri, dereyi görmeden paçayı sıvamaya benziyor.