Asıl işi gazetecilik olan İsmail Cem 1970'li yıllarda iki yönüyle parladı. Bunlardan ilki düşünsel alanda oldu. İsviçre'de siyaset bilim okuyan Cem 1962 yılında Türkiye'ye döndü ve sol fikirlerin aydın kesim arasında bir hayli yaygınlaştığı o yıllarda, iki yapıtla ortaya çıktı. Bunlardan ilki Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi başlıklı kitabı oldu. Cem bu kitapta Türkiye'nin geri kalmışlığını Osmanlı'nın üretim düzeninden gelen aksaklıklara bağlayarak açıklıyordu. Bu kitap bugüne değin Türkiye'de sosyolojinin önemli eserlerinden biri olmuştur. Daha sonra kaleme aldığı 12 Mart kitabı ise Cem'in sivil demokrasi üzerindeki güçlü inancını sergilemiştir. Türkiye solu önemli bir değerini genç bir yaşta yitirdi. İsmail Cem son otuz yıldır Türkiye'de solu iktidar yapabilmek için yapılması gereken ne varsa hepsine katkıda bulundu. Hep solda kaldı ama toplumun diğer kesimlerinden de hak ettiği saygıyı gördü. 1970'li yıllarda Cem çok farklı bir yönle parladı. 1974 yılında TRT'nin başına geçti. O tarihlerde TRT son derece sığ bir yayın kanalıydı. Ancak Cem TRT'yi bambaşka bir yapıya dönüştürdü. Bugünkü modern, çağdaş televizyonculuğun temelleri o yıllarda atıldı. Düşünüyorum da, o tarihte İsmail Cem yalnızca 34 yaşındaymış. Ne kadar genç yaşta, ne kadar başarılı olmuş! 1980'li yıllarda Cem aktif siyasete girmeye karar verdi. Zaten 1970'li yıllarda CHP'nin lider kadrosunun yanı başında bir fikir adamı olarak yer almaya başlamıştı. Halkçı Parti ve SODEP birleştikten sonra 1985'te SHP'ye girdi. SHP'nin Genel Başkanlığı'na Erdal İnönü geldikten sonra liderliğe soyundu; aday oldu ama başaramadı. Böylece Erdal İnönü ile de yolları ayrılmış oldu. İsmail Cem, İnönü ile Baykal arasındaki liderlik çekişmelerinin başında Baykal'dan yana olmadı. Ancak zamanla Baykal-Cem ittifakı oluştu ve 1992'de CHP açılırken Cem de SHP'den istifa ederek ayrıldı. Genç yaşta parladı Cem, 1987 yılında ilk defa SHP'den, sonra 1991'de yine SHP'den, 1995 ve 1999'da ise DSP'den milletvekili oldu. 1992-1994 arasında Baykal'ın CHP'sinin adeta fikir lideriydi. Zaten 1995 genel seçimlerinden önce DSP'ye gidişine dek Cem hep solun fikirsel yenilenmesi çabasında oldu. DSP'de Ecevit Cem'i olmayacak bir yere adaylığa sürdü; Kayseri'ye. Fakat Cem orada bir olanaksızı gerçekleştirerek seçildi. 1995 yılında Cem Kültür Bakanlığı'na, 1997 yılında da Dışişleri Bakanlığı'na getirildi. Bu son görev de 2002 yılına dek sürdü. 2002 yılında Türkiye'de merkez solda yeni bir heyecan yaratacak Yeni Türkiye Partisi girişiminde bulundu. Ancak beraber yola çıktığı Kemal Derviş karar değiştirip CHP'ye gidince hareket ayağa kalkmadan büyük bir darbe almış oldu. 2005 yılında ise sağlığı bozulunca arkadaşlarını ikna ederek partisinin CHP'ye katılmasını sağladı. Böylece kimseyi yarı yolda bırakmamış oldu.Cem çok yönlü ve gayet kültürlü bir insandı. Mesela fotoğrafçılık merakını hiç yitirmedi. Köklü bir aileden geliyordu ve çok iyi bir eğitim almıştı. 1970'li yılların genç kadınlarının dimağında yerli Alain Delon olarak yer eden Cem her zaman, herkese kibar ve zarif davranırdı. Cem'i kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Bu dürüst, nitelikli ve çok yönlü aydını, yakın aile dostumu çok özleyeceğim. hgunes@milliyet.com.tr Siyasette zorlanma