Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Enflasyonu azaltmaya çalıştığınızda işsizlik artar. Ya da işsizliği azalttığınızda enflasyon yükselebilir. Şimdi Türkiye ekonomisi böylesi bir hedefler çatışmasının tam ortasına düştü. Hem de üç boyutlu olarak.İlk hedef çatışması büyüme ile cari açık arasında. Ekonomi yüzde 4-5 büyümeyi aştığında ortaya ciddi boyutta bir cari açık çıkıyor. Yani ithalat talebi artıyor ve dış ticaret açığı büyüyor. Ancak yanılmayalım; şu anda ithalat patlamasının tek nedeni iç talep büyümesi değil. Yurtdışında enerji gibi, bazı emtia fiyatlarının artmasının ciddi rolü var. Ekonomide tüm hedeflerin aynı anda elde edilmesi güçtür. Hatta kimi hedefe ulaşılırken, kimi tam aksi yöne gidebilir. Bunlardan en bilineni Philips eğrisi dediğimiz enflasyonla işsizlik arasındaki ters ilişkidir. Kaldı ki, bazen yüzde 4 büyüme milli gelirin yüzde 7'si kadar cari açık yaratıyor, bazen yüzde 10 büyüme milli gelirin yüzde 5'i kadar cari açık yaratıyor. Bu farkı da başta reel kur etkiliyor. İkinci hedef çatışması, büyüme ile enflasyon arasında. Ekonomiyi çok canlandırdığınız, ya da yeni tabirle, ısıttığınızda, enflasyon kafasını kaldırıyor. ABD'de de sık sık yaşanan bu olgu 2001'den bu yana bizde yaşanmamıştı. Hatta aksine, ekonomi canlanırken, enflasyon da düşüyordu. Bize kalırsa, bunu sağlayan başlıca etmen kur oldu. Kur düştükçe hem iç talep canlı kaldı, hem de maliyetler yoluyla enflasyon. Ancak geldiğimiz noktada ekonomiyi soğutmadan enflasyonla baş edebilmek olanaksızlaştı. Çatışmayan iki hedef var: Enflasyon ve dış denge. Her ikisi de iç talebin frenlenmesini zorunlu kılıyor. Ancak gerek enflasyon, gerek ithalattaki yükselişin ardında yurtdışındaki fiyat artışları var. İç talebi ne denli frenlerseniz frenleyin, bu fiyatlar inmeyeceğine göre enflasyon da sınırlı ölçüde etkilenecektir. Keza cari açık. Açığa çözüm nerede? Buna rağmen, gerek enflasyonun, gerek cari açığın frenlenmesi için iç talebin soğutulması hayli tartışılıyor. Bize kalırsa, oluşan dalgalanmalardan, yüksek nominal faizden ve kurdan sonra zaten epeyce bir talep soğuması yaşanacak. Nitekim, Tüketici Güven Endeksi yılbaşından beri sürekli düşüyor. Dün açıklanan veri de düşüş gösterdi. Bundan sonra alınacak ek önlemler ise durgunluğa doğru bir yolu hazırlayabilir.İlk bakışta talep yoluyla büyümenin düşürülmesi kolay sanılabilir. Oysa bu hem teknik, hem de sosyal olarak çok zor. Zaten maliye ve para politikaları oldukça sıkı. Daha ne kadar sıkılabilir ki? Sosyal olarak ise, bu politika çok ağır bir maliyet taşıyor. İşsizlik zaten almış yürümüş. Bunun üzerine bir de ekonomik daralma işsizliği büsbütün patlatabilir. İç talep kısılmadan da cari açık düzeltilebilir: Kur yukarı tırmandırılır. Böylece hem cari açık düşer, hem de ihracat yoluyla büyüme sağlanır. Tabii ihracat artmazsa, ortaya maliyet enflasyonu çıkar. İç talebi kısarken, kuru tırmandırmak ise, yine ihracat artmazsa, hem enflasyon, hem de durgunluk yaratabilir. Yani iş gelip dayanıyor ihracata. İhracatın artması gerek. hgunes@milliyet.com.tr Enflasyon ve durgunluk