Özellikle tüketime dönük göstergeler krizden çıkışa işaret ediyor. İhracat ve ithalatta henüz belirgin bir değişim yok. Kaydedilen veriler işsizliği azaltacak gibi görünmüyor
Son bir ayda açıklanan çoğu veri olumlu izlenimler yaratıyor. Kimileri krizin geride kalmaya başladığını
düşünüyor. Birçokları da krizin dibinin aşıldığı ama krizin henüz atlatılmadığı kanısında. Krizin henüz dibinin görülmediğini, daha beter durumların her an çıkabileceğini düşününler ise sayıca azalıyor.
Peki hangisi doğru? ABD’den gelen veriler elbette önemli. En azından dünyada işler düzeliyorsa Türkiye’nin de ihracatı artabilir. Ancak asıl merak ettiğimiz konu Türkiye’deki ekonomik toparlanma olduğuna göre, özellikle Türkiye’nin verilerini izlemek gerekiyor. İhracat da büyümeyi sağlayacak motorlardan sadece biri.
Açıklanmadaki gecikmeKrizden çıkışı belirlemedeki en büyük güçlük verilerin açıklanmasındaki gecikme. Örneğin, nisan ayına ait sanayi üretim endeksi daha bu hafta açıklandı. Konut satışlarına ilişkin ilk 3 aylık veri kümesi mayıs ayının sonunda açıklandı. Ondan bir hafta önce de mart ayı otomotiv satışları açıklandı. Yani krizden çıkılsa bile çok geç farkına varılıyor.
İkincisi, hangi veriye, değişime bakıldığı da önemli. Üstelik bu değişimin istisnai değil, sürekli olması gerekir. Dış ticaret verileri oldukça güvenilir rakamlar. İhracat arttıkça üretim de hız kazanacaktır. Fakat orada pek olumlu bir gelişme gözlenmiyor. İhracatta henüz dişe dokunur bir artış yok.
Öte yandan ithalat artınca milli gelir olumsuz etkilense de, bu aynı zamanda iç talep canlılığını gösterir. Bu durumda tüketim ve yatırımlar artar. Yani olumsuz doğrudan etkilere karşın, olumlu dolaylı etkiler vardır.
Ancak ithalat artışına da dikkat etmek gerek. Önemli olan miktar artışı. Kimi fatura artışı da fiyat artışlarından kaynaklanıyor olabilir. Örneğin, petrol fiyatları yeniden arttığında yanıltıcı olabilir. İthalatta henüz bir kıpırdanma görülmüyor. Bu arada sermaye malları ithalatı ise yatırımlarda artışın başladığına işaret eder. Burada da belirgin bir değişim gözlenmiyor.
Tüketim arttıGelelim, işin can noktasına, yani tüketime. Bu konuda elimizde iki tür veri var. Biri MB-TÜİK ile CNBC-e’nin ayrı ayrı hazırladıkları tüketici güven endeksleri (ki ikisi de aynı sonuçları veriyor, sadece CNBC-e daha erken açıklanıyor), diğeri de yine CNBC-e’nin derlediği Tüketim Endeksi. Tüketici Güven Endeksi kasım ayından bu yana (mart ayı hariç) sürekli yükseliyor. Hatta kriz öncesi düzeyi bile geçmiş durumda.
Bununla beraber, morallerin iyileşmesi mutlaka tüketimin artışını sağlamaz. Ocak ayında dip yapan CNBC-e’nin Tüketim Endeksi nisan ayına dek yükselme gösterdi. Mayısta ise stokların boşalmasıyla bir ölçüde durgunlaştı. Ancak tüketimde gelinen düzey kriz öncesine yaklaştı. Bu da gevşek para ve maliye politikasına bağlanabilir.
Özetlersek, krizin yurtdışında en olumsuz noktasının geçip geçmediği tartışılsa bile, Türkiye’de en dip noktanın aşıldığına dair bazı işaretler var. Ama bu ne bu yılı kurtarır ne de artan işsizliği.
Öte yandan, dağılan bütçe ve iç borç sorunu ile potansiyel enflasyon riski ise yolun devamında bekliyor.