Olmaz mı, var tabii. Bunların başında da hükümetin araştırma-geliştirmeye yahut bilimsel gelişmeye verdiği önem geliyor. 2002 yılında araştırma-geliştirmeye ayrılan 3 milyar dolarlık kaynakla Türkiye dünyada 24. sırada geliyordu. 2006 yılında ise Türkiye bunu aştı ve 4,9 milyar dolarla dünya 23.sü oldu.
Kişi başına Ar-Ge harcaması 2002 yılında sadece 42 dolardı. Aynı veriyi satın-alma paritesiyle düşündüğümüzde 2007 yılında 93 dolara çıktığını görüyoruz. 2002 yılında Türkiye’de tam zamanlı (eşdeğer) Ar-Ge sektöründe araştırmacı sayısı 24 binken, 2006’da 42 bin kişiyi aşmış. Bu kriter açısından da Türkiye dünyada 24. sıradan 17. sıraya yükselerek en hızlı artış gösteren ülke olmuş. Bu dönemde gerek Ar-Ge harcaması, gerekse araştırmacı sayısı artışı bakımından Türkiye dünyanın en tepedeki ülkelerinden olmuş.
Gelelim bilimsel araştırmalara. 2002 yılında Türkiye’de bilimsel yayın sayısı 10,3 binmiş. 2006 yılındaysa 18,8 bine ulaşmış. Böylece Türkiye dünyada 22. sıradan 19. sıraya yükselmiş. Yani bu dönemde bilimsel yayın artışında üçüncü ülke olmuş.
Uluslararası patent sayısı, 2002 yılında 85 başvuru varken 2007 yılında 355 başvuruya yükselmiş. Yani Türkiye dünyada 30. sıradan 26. sıraya yükselmiş. Patent başvurularındaki artış itibariyle Türkiye dünyada ikinci. Yani gelişme çok parlak. Ancak birinci olan ABD’nin 50 binden fazla, Japonya’nın 28 bine yakın, üçüncü olan Almanya’nın da 18 bine yakın başvurusu yanında Türkiye hâlâ çok uzaklarda.
Pekiyi bu bir AK Parti mucizesi mi? İşte o konuda da tarafsız olmak gerekiyor. 2002-2006 arasında kişi başına Ar-Ge harcamasındaki artış yüzde 124, ancak 1995-2002 arası da artış yüzde 97. Üstelik son dönemdeki artışın bir nedeni de kurdaki değer kazanış. Yani önceki dönemlere göre artış daha hızlı değil.
Ar-Ge kesimindeki araştırmacı sayısındaki artış 2002-2006 döneminde yüzde 75. Ancak 1995-2002 dönemindeki artış da yüzde 70’e yaklaşıyor. Bilimsel araştırma sayısındaki artış yüzde 80’i buluyor ama bir önceki dönemdeki artış ise tam 9 kat!
Dolayısıyla bu bir AK Parti mucizesi değil. Şöyle toparlarsak haksızlık etmeyiz; AK Parti döneminde bilimsel araştırmadaki gelişme daha önceki dönemler gibi hızla gelişmektedir.
Konu son derece önemli. Eğer Türkiye bu alandaki temposunu kesintisiz bir biçimde sürdürürse dünyada istediği yerde olabilir. Yani elverişsiz ekonomik koşullara rağmen gerek bilimsel araştırma, gerekse Ar-Ge konusundaki çabalar sürdürülmelidir. Kalkınmayı ve refahı sağlayacak yegâne çaba da budur.