Önceki gün açıklanan büyüme verilerini kimilerini hayli ürküttü. Çünkü bu veriler açıkça bir daralma eğilimi gösteriyor. Bununla beraber, kimileri durgunluğun asıl nedenini AKP’yi kapatma davasına bağlıyor. Ortaya çıkan belirsizliğin birçok yatırımcıyı caydırdığını, kimi tüketiciyi de harcamadan alıkoyduğunu savunuyor.
Oysa bu tezin haklılık payı o kadar sınırlı ki. Defalarca yazdık. Ekonomideki soğuma eğilimi AKP’yi kapatma davasından çok önceden başladı. Üçüncü çeyrekte işlerin değişeceğini, verilerin büyük ölçüde farklılaşacağını düşünenler de yanılıyor. Bir ölçüde toparlanma olsa da bu sevindirecek boyutta olmayacaktır.
Geçtiğimiz kısa dönemde euro’nun hızla değer kaybetmesi çok önemli. Buna bağlı olarak da hem petrol fiyatları düşmeye başladı, hem de birçok metal ve emtia fiyatı. Euro değer kaybettiği zaman Türkiye’nin euro ile ihracatı (dolar olarak) azalacaktır.
Üstelik uzun süredir Avrupa ülkelerine ihracatta fiyatı bu nedenle tutturabiliyorduk. Turizm gelirlerinde de düşüş olacaktır. Çünkü gelirlerin en az yarısı euro cinsinden. Yani döviz gelirlerimiz açısından euro’nun düşmesi olumsuz.
Maden ithalatı
Öte yandan, Türkiye birçok madende ithalatçı konumda. Altın ve demir-çelikte ithalat yapıyor. Hepsinden önemlisi, enerji ihtiyacının tamamını dışarıdan karşılıyor. İthal ettiği bu mallara dolar cinsinden para ödese de euro’nun düşüşüyle bunların değer kaybetmesi kaçınılmaz. Örneğin petrolün varili 140 dolar düzeyinden 100 doların altına indi. Yani büyük bir avantaj elde edildi.
Merakları gidermek için hemen belirtelim: Türkiye’nin ihracatının yüzde 55’i euro cinsinden. Euro yüzde 14 değer kaybettiği için dolar olarak ifadeyle ihracat kaybımız 9 milyar doları bulacaktır. Tabii bir de 3-4 milyar dolarlık (euro’nun değer kaybetmesiyle) fiyat tutturmakta zorlanan ihracatçı olabilir. Yani 12-14 milyar dolar arasında bir kayıp görünüyor.
Bu yıl artan fiyatlarla enerji ithalatımızın 50 milyar doları aşacağını tahmin ediyorduk. Petrol fiyatlarının 80-90 dolar düzeyinde kalmasıyla enerji ithalatımız da 40 milyar doların altına düşebilir. Bu da en az 10 milyar dolar kadar tasarruf demektir. Bu durumda altında ve diğer madenlerde, özellikle demir-çelikte, yapılan ithalatın ucuzlaması da yanına kâr kalacaktır.
Fiyat düşüşleri
Çelikte son haftalarda fiyat düşüşü yüzde 45 oldu. Alüminyumda yüzde 20, kalayda yüzde 17, altında da (temmuzdan bu yana) yüzde 27. Oysa ilk 7 ayda artan fiyatlar nedeniyle demir-çelik ithalatı yüzde 59, üretilen eşya yüzde 40, bakır da yüzde 27 arttı.
Türkiye’nin ithalatı geçen yıl 170 milyar dolarken, enerjiye 34 milyar dolar, madenlere de 24 milyar dolar ödemişti. Bu yıl fiyatlar gevşemeseydi enerjiye 50, diğerlerine 38 milyar ödeyecekti. Yani tam 30 milyar dolar ek yük geliyordu. Kısacası, toplamda ithalat kârımız 12-13 milyar doları bulabilir.
Özetle, euro’nun düşüşü dış dengeye bir darbe vursa da fiyatların düşüşü çok olumlu olacak. Üstelik bir de maliyet enflasyonu baskısı ortadan kalkacak.