Ramazan bayramlarının ilk sabahı namazdan sonra, evde yakın aile bayramlaşır, sonra da ahirete göçmüş büyüklerin kabirleri ziyaret edilir. Sonra da yaşayan aile büyüklerine gidilir. Ne yazık ki, aile yaşamı modern yaşamda giderek kırılıyor, parçalanıyor. Medya da bu parçalanmayı, sözde devrim nidalarıyla körüklüyor. Sanki değerlerimiz yok olunca daha mutlu olacağız. Modern kesim için bayramlar geç kalkıp keyif çatma fırsatı. Oysa değerlerimizi, geleneklerimizi korumak, bayramları fırsat bilip aile büyüklerini hatırlamak, bir geleneği yerine getirmekten öte, koşuşturmayla geçen kent yaşamında bizi atomize olmaktan kurtaracak bir duyarlılık. İnananların Ramazan Bayramı'nı kutlarım. Ramazan Bayramı'nın bir diğer adı da Şeker Bayramı'dır. Çünkü oruçla kaybedilen enerji tatlıyla telafi edilir. Bir de insanlar birbirlerini ağırlamak için tatlı ikram eder. Malum bayramlar aile yakınlarıyla temasa geçilmesi geleneğini taşır. Kırsal kesimde olsun, kent varoşlarında olsun hâlâ öyle. Ancak son yıllarda modern yaşamı seven varsıllar, bayramları tatil fırsatına dönüştürdü. Oysa Batıda Noel ya da Paskalya hep aynı biçimde kutlanır. Gelenekler hiç değişmez. Modernleşme sanılan bu yozlaşma aileleri çatırdatıyor. Çatırdayan ailelerin kimi bireyleri kendilerini önce daha özgür sanıyor. Bunun daha fazla mutluluk sağlayacağı sanılıyor. Geleneklerden, toplumsal kurallardan kurtulmak cazip geliyor. Sanki ilkel bir cendereden kurtulunuyor. Gerçekten özgürlük mutluluğun ta kendisidir. Fakat aslında toplumsal değerlerle biçimlenen yaşamda aykırı pozisyonlar, farkında olunmasa da, bizzat özgürlüğü sınırlayıcı hale geliyor. Ve asıl mutsuzluğu da bu getiriyor. Özellikle de bu sanal özgürlüğün bu aykırı pozisyonda daha sınırlı olduğunun farkına varılmasıyla duygusal çöküş gerçekleşiyor. Çünkü gelenekler ve aile gibi gerçeklerin aslında yaşamda fonksiyonel önemi var. Aile kavramını koruyabilmek için Batılılar son yıllarda büyük çabalar göstediler. Özellikle 1980'lere kadar muhafazakâr partilerin temel önermelerinden biri olan aile kavramı, İngiltere'de Tony Blair'in öne çıkardığı "değerler ve gelenekler" kavramlarının içinde yer aldı. İngiliz solcuları için açıkçası bu gerçekten önemli bir kazanım oldu. Muhafazakârların elinden çok önemli bir savı kapıp götürdüler. Çatırdayan aile Bizde bir deyiş vardır: "Aileni seçemezsin ama arkadaşlarını seçebilirsin." İlk bakışta bu insanlara doğru gelir. Çünkü beğenmediğiniz arkadaşınızla ilişkiyi kesebilirsiniz, arkadaşınız olmaktan çıkar. Ama akrabalık ilişkisi kalıcıdır. İlişkide olmasanız bile resmen sürer. Ancak unutmamalıyız ki, sosyolojik olarak akrabalık aynı ortamda, aynı değerlerle yetişmeyi sağlar. Tabii aile içinde değerler uyuşuyor ve korunabiliyorsa. Üstelik kent yaşamında arkadaşlık ilişkileri oldukça devingen bir yapı kazandı. Derin ve sürekli ilişkiler sağlanamıyor.İslamda da aile önemli. Nisa suresinin 135. ayeti şöyle buyuruyor: "Ey İnananlar! Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhlerine de olsa, Allah için şahit olarak adaleti gözetin; ister zengin, ister fakir olsun, Allah onlara daha yakındır." Yani ana baba ve yakınlar, yani aile, Allah'ın adaletinden sonra insana en yakın olandır. Aileleriyle birlikte tüm okurlarıma hayırlı bayramlar dilerim. hgunes@milliyet.com.tr Aileni seçemezsin ama...