Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hatırlıyorum, 1991 DYP-SHP koalisyonunda çiftçinin küçük miktardaki borçları affediliyordu. İlk bakışta bu, sosyal bakımdan adaletli, maliye açısından da tahsil edilemeyen borcun tasfiyesi anlamına geliyordu. O dönemde Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'nün başdanışmanıydık ve tasarıya karşı çıktık. Bu karşı çıkışın nedeni de bu tür afların emsal oluşturacağı, ahlaki çöküntü yaratacağıydı. Nitekim, ülkemiz artık çeşitli borçların ve suçların sık sık affedildiği bir cennet oldu.Af bir büyüklüktür. Ama hangi suçun, hangi şartlarda affedilebileceği önceden belli değilse, af beklentisi oluşur. Bu da suçun tekrarına elverir. Suçlar birikir, yeniden af zorunlu hale gelir. İki gün önce Başbakan Erdoğan sosyal güvenlik primi ödemeyenlerin son kez affedildiğini, bundan sonra bir daha olmayacağını açıkladı. Affın geçerli olabilmesi için bu açıklama hep yapılır. Yoksa bir daha kimse prim borcunu ödemez. Ödememe huy haline gelir. Çoğu afta borcun belli bir kısmının ödendiği takdirde, diğer kısmın affedileceği belirtilir. Böylece Maliye tahsil edemediği borcu tahsil edeceğin düşünür. (Bu afla da sözde 30 milyar YTL'ye yakın borcun tahsil edilmesi hedefleniyor) Ancak borcun neden ödenmediğine bir türlü girilmez. Sosyal güvenlik sistemi ülkemizdeki en büyük sorunlardan biri. Tahsil edilen primler, sosyal güvenlik kurumları aracılığıyla ödenen emekli maaşlarına yetmiyor. Ortaya çıkan açık bütçede gedik açıyor. Ele alınabilecek iki önlem var. Birincisi, emeklilik kapsamını daraltmak. Mesela emeklilik yaşını yükseltmek, hakların ailenin diğer fertlerine yayılmasını sınırlamak, ya da başka işlerde çalışanların emeklilikten yararlanmasını önlemek. Sık aflar suçu güdüler İkincisi, tahsilatı artırmak. Türkiye'de 12-13 milyon prim ödeyen insan, neredeyse 50 milyon insana güvence yetiştirmeye çalışıyor. Oysa bu olanaksız. Üstelik prim ödeyen sayısı az olduğundan yük aşırı düzeye getiriliyor ve işgücü maliyeti yükseliyor. Batıda da tahsilat-ödeme açıkları var. Ancak bu sorun ömür beklentisinin uzamasından kaynaklanıyor. Geçen yıl ABD'de yapılan bir araştırmada, sağlık sigortası primlerinin yüzde 10 artırılması durumunda işsizliğin yüzde 1.6 artacağını göstermişti. Kısacası, primlerin yüksek olması aslında her ülkede olumsuz.Geçen ay ABD'de yapılan bir araştırma, emeklilik yaşının 3 yıl yükseltilmesi durumunda İngiltere'de sosyal güvenlik sisteminde yüzde 40, ABD'de yüzde 30, İtalya'da ise yüzde 15'lik bir tasarruf sağlanacağını gösterdi. Ancak son yıllarda genel uygulama erken yaştan emekli olanlara daha az emeklilik ücreti vermek üzerine. Bu da çeşitli Avrupa ülkelerinde yüzde 10 ile yüzde 40 arasında tasarruf sağlıyor.Sadede gelelim. Bir borcun ödenmeme durumu iki nedenden kaynaklanabilir. Ya ahlaki sorun vardır, ki sık sık gelen aflar bunu kamçılar. Ya da ödeme kapasitesi yoktur. Primlerin çok yüksek olduğunda ödeme kapasitesi elbette yetersiz kalır. Şimdi oturup düşünmek gerek.. Bu hükümet ne yaptı? hgunes@milliyet.com.tr Çözümleri bulmak gerek