MB'nin bu izlenime varmasında üç etmen rol oynadı. Birincisi, nisan ayı enflasyon rakamı beklenenden yüksek çıktı. İkincisi, mayıs ayındaki kur yükselişiyle beraber maliyetlerin fırlayacağı ve bunun olası enflasyonist etkileri düşünüldü. Nihayet en önemlisi, son haftalarda beklentiler hızla olumsuzluğa yönelmeye başladı. MB'ler faizleri ekonomik ısınma nedeniyle artırmaz. Ekonomik ısınmanın enflasyonist eğilim doğurma olasılığı varsa faizi artırır. Bu nedenle asıl bakılması gereken yer, bu eğilimdir. Yükselen faiz düzeyi ise iç talebi sınırlayarak fiyatları baskılar. Bu da ya yatırımlar, ya tüketim, ya da her ikisi üzerinden gerçekleşir. Merkez Bankası'nın (MB) faiz artırım kararının asıl gerekçesi çarşamba günü açıklanacak. Ancak teknik olarak biliyoruz ki, MB yeniden enflasyonist eğilimler güç kazandığı için faizi yükseltti. Son faiz artırımının yatırımları ciddi biçimde gemleyeceği düşünülebilir. Çünkü yatırım maliyetleri hem girdi, hem de finansman açısından bir hayli yükseldi. Üstelik Tüketici Güven Endeksi içinde olan Beklenti Endeksi de ciddi biçimde düştü. Yani yatırımların güdüsünü oluşturan ekonomik güven darbe yedi: Tüketici Beklenti Endeksi mayıs ayında bir önceki aya göre yüzde 3.4, yılbaşına göre yüzde 7.9, geçen yılın sonuna göre de yüzde 14.9 düştü. Gelelim tüketim tarafına. Malum, CNBC-e'nin düzenlediği aylık Tüketim Endeksi elimizdeki tek veri. Dün açıklanan Tüketim Endeksi tüketimin yükseldiğini gösteriyordu: Yüzde 6.7. Bu artıştan, hızlı kur artışının fiyatlara yansıması öncesi ithal mallara olan talebin öne çekildiği anlaşılıyor. Özellikle dayanıklı tüketim mallarında ve otomotivde bu açıkça görülüyor. Ancak yanılmayalım; mevsimsel öğelerden arındırıldığında Tüketim Endeksi mayıs ayında, artmak bir yana, yüzde 0.09 düşmüş. Gıdada önemli bir değişim olmadığı gibi (yüzde 0.14), giyim eşyasında da 3.82'lik bir düşüş var. Demek ki, kurun ve faizin etkilerinden öte, bir daralma zaten oluşmuş. İç talep (tüketim) düşecek Haziran ayında ev eşyasında, ya da otomotivde ciddi daralmaların gözleneceğini şimdiden kestirebiliriz. Çünkü bu tür alışverişler sadece kurdan değil, aynı zamanda da (kredili olduklarından) faizdeki artışlardan etkilenir. Kısacası, toplam tüketimde bundan böyle ciddi bir düşüş beklenmeli. Peki, tüketimde ve yatırımlardaki, yani iç talepteki, düşüşler fiyatlara yansıyacak mı? İşte bu konu tartışmalı. Çünkü enflasyonist eğilim daha çok maliyetlerden, özellikle petrol fiyatlarındaki artıştan kaynaklanıyor. Ortaya çıkan bu maliyet sarmalı faiz artışlarıyla, ancak uzun vadede, göreli fiyatları yoluyla ve ciddi bir durgunlukla aşılabilir. (Aksi takdirde, arz yönlü gelirler-fiyatlar politikasına girmek gerekir.)Bu anlamda haziran ayının enflasyon ve tüketim rakamları büyük önem taşıyor. Tüketim ciddi ölçüde düşerken, enflasyonist eğilimler (mevsimselliğin dışında) düşüş (ya da en azından durağanlık) gösterirse, para politikasının etkinliği sorgulanmaz. Ancak tüketimdeki düşüşlere rağmen, enflasyonist eğilimler sürerse, işte o zaman MB'nin para politikası sorgulanacak hale gelir. hgunes@milliyet.com.tr Çifte daralma etkisi