Makalede temel olarak şu noktalar yer alıyor:2004 yılında gözlenen aşırı yüksek büyüme sürdürülebilir değil, çünkü bu, cari açıklara dayanıyor. Ancak bu teze katılmak mümkün değil. Çünkü büyüme hızı cari açıkların bir sonucu değil, etmeni. Nitekim son aylarda büyüme yavaşlayınca ithalat talebi de düşmeye başladı. Kaldı ki, 2004ün ithalat artışında yurtdışındaki hammadde fiyatlarının da rolü var.Gelelim ikinci noktaya. Makalede 2004 yılında yaşanan yatırımların üretken olmadığı, en azından istihdam yaratmadığı vurgulanıyor. Bu doğru. Yani üç yıldır büyümeye rağmen işsizlik azalmıyor. Üstelik nüfus artışıyla beraber işsiz sayısı artıyor. Ancak, son zamanlarda gerçekleştirilen yatırımların daha önce gerçekleştirilmesi gereken ve ertelenmiş kapasite yatırımları olduğunu unutmamalıyız. İstihdamın yeterince artmamasının bir nedeni bundan. Diğeri de kuşkusuz artan verimlilik.Makalede yer alan bir başka nokta da; doğrudan yabancı sermaye sıkıntısı. Gerçekten Türkiye yeterince yabancı sermaye çekemiyor. Ancak Yeldan ile Weisbrotun makalesinde net yabancı sermaye çıkışı olduğu belirtiliyor ki, bu doğru değil. Dışarı çıkan yabancı sermaye artıyor. Ama bu girenden daha fazla değil.Bize göre makalenin can alıcı noktası borçlar konusunda. Hazine çok yüksek reel faizle borçlanıyor. Ve bunu da ancak aşırı yüksek bir faiz dışı fazlayla sürdürebiliyor. Ancak bu politikanın sürdürülebilirliği tartışmalı. Çünkü son üç yılda 38 milyar dolarlık faiz dışı fazla yaratıldı, fakat 124 milyar dolarlık kamu borcu, oldu 210 milyar dolar!Makalenin haklı noktalarından bir diğeri de üç yıl üst üste (toplamda yüzde 24) büyüme gerçekleşmesine rağmen, işsizliğin azalmaması. İstihdam dostu olmayan bu büyümenin yapısının değişmesi şart. Ama nasıl? Sevinmekten düşünmeye fırsat bulamıyoruz ki!!!Yine makalede cari açıkların sıcak parayla finanse edilmesinin mahzurları sıralanıyor. Keşke tepki göstereceğimiz yerde, bunun haksızlığını izah edebilsek! Son üç yılda toplamda 23 milyar dolara varan cari açıkların nasıl finanse edildiği sanılıyor ki? Sıcak parayla bu finansman sürdürülebilir mi?Gelelim Arjantin konusuna. Makalenin en zayıf yönü de bu burası. Çünkü Türk ekonomisi Arjantinden çok farklı. Her iki ülkenin yerel parası da reel olarak çok değer kazansa da, Türkiyede dalgalı kur sistemi var. İkincisi, Türkiyede uygulanan mali disiplin çok sıkı. Ve nihayet Türkiye hem Irak savaşı öncesi çok ciddi IMF desteği aldı, hem de AB süreci beklentileri çok olumlu etkiliyor.İkaz etmek ve riskleri göstermek olumlu. Ancak abartıldığında eleştiriler haklılık kazanıyor. hgunes@milliyet.com.tr Son günlerde ekonomi dünyası değerli bir iktisatçı (Prof. Erinç Yeldan) ile onun yurtdışındaki çalışma ortağının (Marc Weisbrot) International Herald Tribunede yayımlanan makalesiyle çalkalanıyor. Makale temel olarak Türk ekonomisindeki kırılganlıkların sürdüğünü iddia ediyor. Buraya kadar mesele yok. Çünkü kırılganlıkların sürdüğünü savunan çok ekonomist var. Ancak çalkantının asıl nedeni, kırılganlıkların giderek arttığı ve kriz riski yarattığı iddiası. İşte bu noktada ciddi itirazlar var.