Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cuma gecesi bir arkadaşım uğramıştı. Finans kanalı Blomberg televizyonuna Princeton Üniversitesi’nden Profesör Paul Krugman, küresel kriz hakkında yorumlarda bulunuyordu. “Dikkatle dinle, bu çok önemli bir ekonomisttir” dedim. Sanki bu dediğimi İsveç Bilimler Akademisi duymuş da Krugman’a bir Nobel ödülü vermiş! Evet, 2008 Nobel Ödülü Krugman’a verildi. Hem de tek başına.
Krugman herhalde ABD’nin en bilinen ve en çatışmacı Keynezyen ekonomisti. Politika Taşeronları ve Önemsizleşen Refah (Peddling Prosperity) başlıklı kitabıyla 1995 yılında bir hayli yankı uyandırmıştı. Yale ve MIT üniversitelerinde okuyan bu Yahudi akademisyenin yaşamı heyecanlı politik mücadelelerle geçmiş.

Haberin Devamı

50 etkili ekonomistten biri
Krugman, ABD’nin en etkili 50 ekonomistinden biri sayılıyor. Nasıl sayılmasın ki? Sık sık New York Times’taki köşesinde Bush yönetimini çok sert bir biçimde eleştiriyor. Şimdiye kadar 200 bilimsel makale ve 20 civarında da kitap yazmış. 1990’lı yıllarda onun yazdığı kitaplara okumaya yetişemiyordum.
1990’larda “Yeni Ekonomi” (The New Economy) diye bilinen teknolojik gelişmelere dayalı ekonomileri eleştirmişti. 1997 yılında ise Asya krizine neden olarak sabit kur sistemini gördü. Krugman’a göre, 1998 Rusya krizinin de nedeni kur sistemiydi.
Krugman’a ödül Yeni Ticaret Teorisi (YTT) konulu çalışması nedeniyle verildi. Bu teori aslında serbest ticaret yaklaşımının ölçek ekonomisi ve şebeke (network) etkisi nedeniyle eleştirisi. Çünkü yeni kurulan sanayiler küresel rekabetle baş edebilecek düzeye gelinceye kadar koruma altına alınması gerekiyor. Oysa tam serbest ticaret aslında bunların ezilmesi ve yaşayamaması anlamına geliyor.

Korumacılık zorunlu
Eğer ölçek ekonomisine göre sanayiler büyüdükçe verim düşüyorsa mesele yok. Ama gerçek tam aksi. Büyük endüstriler dünya pazarlarını şebeke etkisiyle egemenlikleri altına alıyor. Krugman buna örnek olarak da Japon otomotiv sanayiini gösteriyor. 1950’lerde bu sanayinin teknolojiyi ithal etmesine izin verilmişti ama parçaların 5 yıl içinde yüzde 90’ının yerli olması istenmişti.
Ayrıca ithalat kotaları ve düzenlemelerle de korunmuştu. Kısa vadede Japon tüketicisi bundan hem fiyat, hem de kalite olarak zarar görmüştü. Ancak uzun vadede Japon ekonomisi hem istihdam, hem de ihracat olarak yarar gördü.
Krugman bu analizle Türkiye’de Koç Holding’in eleştirilere kulak asmamasını ve Anadol arabayı üretmeyi sürdürmesini isterdi. Olmadı. Ama aynı Koç Holding Arçelik’le başarı öyküsünü yakaladı. Şimdi tüm dünyaya ihracat yapıyor.
Böylesi bir dönemde Krugman’a ödül verilmesinin iki nedenle büyük anlamı var. Birincisi, ABD’deki seçimler. Krugman New York Times’ta köşesinde Cumhuriyetçileri ve Bush’u yıllardır yerden yere vuruyor ve bir küresel krizin de eşiğinde olunduğunu ikaz ediyordu. İkincisi, krizden çıkış yolu yine oldukça Keynezyen bir modelle yani devletin piyasalara ve mali sisteme müdahalesiyle sağlanması da Krugman’ın tezleriyle örtüşen bir durum.